Kaynak israfı had safhada
Bu ayki Marketing Türkiye dergisindeki köşemde kaleme aldığım yazının bir bölümünü, iki derginin kesişim kümesinin hiç de yüksek olmadığı varsayımıyla, buraya almak istiyorum. “Turkey (go) Home Kampanyası” başlıklı yazıda özetle şöyle demişiz: Başlıktaki kavram ilk kez dünyada anti Amerikan kampanyalarda kullanılmıştı. “Yankee Go Home” şeklinde… Şimdi benzer bir kampanya özellikle Hıristiyan Batı ülkelerinde Türkiye'ye karşı yürütülüyor. Hem de bu sefer Türkiye içinden de gereken destek alınarak. Şu sıra bizim yurt dışında yürütülen bir kampanyamızın adı Turkey Home of Poetry olduğu için bize biraz o sloganı çağrıştırdı. Bu hayli entelektüel tanıtım kampanyasına Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından geçen ay içinde start verildi. …
Sanatın evrensel bir dil olduğunun ve bu topraklarda yetişen sanatçıların yine bu toprakların tarihi ve kültürü ile yoğrulduğunun vurgulandığı reklam filminde, Türkiye'nin dört bir yanından kültürel değerler Enis Batur, Erdem Bayazıt, İlhan Berk, Yahya Kemal Beyatlı, Edip Cansever, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nâzım Hikmet, Attilâ İlhan, Adnan Özer, Ziya Osman Saba, Cemal Süreyya, Kemal Tahir, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ömer Bedrettin Uşaklı ve Turgut Uyar'ın dizelerinin Saliha Paker'in İngilizce tercümesi ile bir araya getirilmesi eşliğinde görsel olarak sergileniyor. Sayın Cumhurbaşkanı'nın bundan sonra Türkiye'nin iletişiminde bu amblem/logo kullanılacak, dediği turkuaz rengindeki “Turkey Discover the Potential” kampanyasındaki logo yok bu filmde. O eski, el yazısı ile yazılmış gibi laleli logo var. Demek ki devlet kuruluşlarımız farklı logolar kullanmaya devam edecekler. Bir de herhalde hedef kitle analizine uygun hazırlanmıştır konsept. Mesela kültür turizmi yapan entelektüel bir kesim hedeflenmiş olmalı. Bunlar da deli gibi, hepsi bizim için birbirinden değerli şairlerimize hayranlarmış mesela…
Bir de marka vaadi son derece ilginç. Packshot'a göre Türkiye resim sanatının evi (Hollanda, Fransa, Flaman bölgesi falan değil hani), Türkiye müzik sanatının evi, ebru sanatının, minyatürün (İran falan değil), efsanelerin ve nihayetinde şiirin evi… Bu alanlarda hiç fena değiliz tabii; ancak bu sanatların merkezi biz miyiz? El insaf… Vaatle hakikat arasında bu kadar uçurum olursa, yaşanacak düş kırıklığı da o kadar derin oluyor… Milyonlarca vasat turist değil de sadece 5-10 bin tane entelektüelin Türkiye'ye gelmesi hedeflenmişse bile bu yaklaşımın doğruluğunu savunmak zor… Millî kültürel bağımsızlık çizgisini savunan Kültür ve Turizm Bakanı'nın 20 kadar kültür insanını topladığı Topkapı yemeğinde yaptığı önemli tespitlerden biri de hiç şüphesiz, Türkiye'nin yurtdışı tanıtımının 6-7 değişik merci tarafından herhangi bir entegrasyona, strateji ve insan-para-zaman kaynak üçlüsünün optimum kullanımına dayanmayan bir şekilde yürütüldüğü gerçeğiydi. İnşallah Sayın Kurtulmuş, bu dağınıklığa bir son vermeyi başarır…” Samimi temennimiz budur. Bakın kimler, hangi kuruluşlar ihracatımızı, Türkiye markasını doğrudan ilgilendiren alanlarda, genellikle birbirlerinden haberleri olmadan, önünde sonunda ucu pazarlama ve iletişime dayanan faaliyetlerde bulunmakta: Eksiği vardır, fazlası yoktur…
Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Dışişleri Bakanlığı, bu bakanlığımıza bağlı yurt dışı temsilciliklerimiz, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, bu bakanlığımıza bağlı yurt dışı temsilciliklerimiz, TİKA, SETA, Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye Yatırım Ajansı, Başbakanlık Tanıtma Fonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu bakanlığımıza bağlı yurtdışı temsilciliklerimiz, Savunma Bakanlığı, bu bakanlığımıza bağlı yurt dışı temsilcilikleri, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, İGEME (İhracatı Geliştirme Merkezi). Bu arada TOBB, TİM, MÜSİAD, TÜSİAD gibi tam ve yarı NGO'lar… Kaynak israfı ancak bu kadar olabilir. Bunların içinde en çok etkili olanı ve ses getireni, 15 Temmuz'da iyice azmış olan Türkiye aleyhine batılı medya kampanyalarına bir nebze panzehir görevi ifa etmiş olan (ölçümlemeler onu gösteriyor), küçük bir entegrasyon örneği sergilenerek Ekonomi Bakanlığı koordinasyonunda TOBB ve TİM ekseninde yürütülen ve Türkiye'deki CEO'ların kendi ülkelerindeki medyanın tüm baskılarına rağmen en azından bir süre katıldıkları 'Türkiye'ye gel ve kendi hikâyeni keşfet' kampanyasıdır. İnşallah sürdürülebilirlik ve entegrasyonla daha da hızlı yol alınabilir.