Hızlı Büyümeyle Çok Ovününce
HIZLI BÜYÜMEYLE ÇOK ÖVÜNÜNCE
Rahmetli Erdoğan Alkin Hoca, büyüme ve nüfus meraklısı olanlarla tatlı tatlı dalga geçerdi. Bu sabah açıklanacak 2018 büyümesi öncesinde tekrar hatırladım. Büyüme konusunda o kadar çok övündük ki, dünya sıralamasında bir arpa boyu yol gidemediğimizi görmezden geldik. Yok, yanlış anlamayın sakın! Büyüme sıralamasında değil. Çağdaş yaşam standartlarında. Gerçi Mahfi Eğilmez Hoca, Milli Gelir konusunda da olduğumuz yerde saydığımızı geçenlerde çok net bir şekilde göstermişti bir yazısında. Bunun da altını çizeyim.
Aslında gelişen bir ülkeden gelip, gelişmiş ülkedeki meslektaşlarınızla buluşunca, aranızda bir fark olmadığını görüyorsunuz. Herkes en az sizin kadar bilgili, siz de en az onlar kadar biliyorsunuz. Ancak dönüp dolaşıp sohbet bir yerde tıkanıyor. Size hiç binalarınızı, köprülerinizi ya da havalimanlarınızı sormuyorlar. Ne kadar büyüdüğünüzü de sormuyorlar. Çünkü bunları herkes yapabiliyor. Size önce adalet, sonra özgürlükler ve nihayetinde eğitim durumunu soruyorlar. Çünkü “reform” denilen icraat, bu üçlünün herkese yüksek seviyede ve eşit olarak uygulanması anlamına geliyor.
Bizim gibi ülkelerde maalesef, eşitlik “vasatta buluşturmak” şeklinde sağlanıyor. Bu sebeple bizim gibi ülkelerde sahip olduğunuz değerlerin standartlarını düşürmemek için yoğun çaba veriyorsunuz. Çoğunluk vasata razı olunca, söylemleriniz “realist” değil “idealist” olarak adlandırılıyor. Sonuç olarak, sorunların gerçek sebebi yerine sonuçlarını tartışanlara karşı yalnız kalıyorsunuz. İşte burada gerçekten bilginizi, görgünüzü hatta benliğinizi muhafaza etmeniz gerekiyor.
“Gerçek ben” ve “herkesin hoşuna gidecek ben” arasında doğru kararı vermek söylendiği kadar kolay değil dostlar... Başkalarının tarif ettiği ya da onayladığı gibi yaşamak ve konuşmak gibi bir tuzağa düştükten sonra çıkması kolay değil.
Türkiye'nin sahip olmadığı tek şey, sabır
Yukarıda satırlarda belirttiğim gerçeklere bakınca, büyüme ve nüfus konusunda öne sürülen heyecanlı söylemlerin retorikten ibaret olduğunu, hatta yüksek büyüme ile övünmenin anlamsız olduğunu net şekilde görebiliriz. Sonuçta önemli olan büyüme değil kalkınmadır.
2017 yılındaki yüksek büyümenin neden işsizlik yarattığını, neden sürekli çoğalmaktan bahsedildiğini analiz etmemiz gerek. İşin doğrusu, verimsizlik yüksek olduğu için çoğalıyoruz, katma değeri artıramadığımız için sürekli daha fazla üretmekten bahsediyoruz. Büyüyünce övünüyor, büyüyemeyince üzülüyor ve bahane üretiyoruz.
Bana artık “ne yapmak lazım” diye sormasınlar. Diğerleri nasıl başarmışsa, aynısını yapmak lazım. Sabır ister elbette. Bizde olmayan tek şey de bu zaten.