Kaynağı belirsiz paranın peşinde
Geçen yıl bu zamanlarda, küresel ölçekte yükselen enflasyon, faiz ve büyüme ile karşılaşacağımızı öngörüyorduk. Hatta 2019-2021 döneminin tamamının bu şekilde devam edeceğinin altı çiziliyordu.
Gelinen durumda önce Türkiye ve bazı ülkeler büyüme konusunda negatif ayrışmaya başladı, ardından da ABD ile ilgili resesyon beklentileri arttı. Çin ekonomisi yavaşlamaya başladı ve AB'nin lokomotif ülkelerinde beklenmedik olumsuzluklar meydana geldi.
Dikkatimi çekense şu: Ekonomik bozulma ile siyasi gerilimler arasındaki sebep sonuç ilişkisi artık birbirine karışmış durumda. Hatta bir süre sonra bu karışıklık bir döngü de yaratıyor. Siyasi ve ekonomik sorunlar peş peşe sıralanmaya başlıyor. Trump ve attığı adımların yarattığı ekonomik zararlar, diplomatik karışıklıklar ve yükselen güvensizlik buna en ciddi kanıtı teşkil ediyor. Tam bu esnada Türkiye'nin yasama, yürütme, yargı bazında bir değişim sürecinde olması zorlanmamıza yol açıyor. Yürütmede taşlar tam olarak oturmadığı için sektörlerin sorunlarını çözmesi için sabır gerekiyor. Diğer taraftan bankacılık gibi konuların daha bir ciddiyetle ele alındığını görüyoruz.
Finans kesimine büyük iş düşüyor
Son on yılın büyüme motoru olan inşaat ve konut sektöründeki sert freni rakamsal olarak net şekilde takip edebiliyoruz. Fiyatlarda yükselme olsa da satışlar ciddi şekilde gerilemiş durumda. Yabancıya konut satışlarında ise Iraklılar ilk sıraya yerleşmiş. Özetle gitgide “Doğu'nun güvenli limanı” olmaya doğru ilerliyoruz. Belki de cari işlemler açığını finanse eden “net hata ve noksan” kaleminin bu kadar yüksek olmasının arkasında bu gerçek var. Menşei ve kaynağı belirsiz paranın sahipleri ülkemize gelerek yaşamaya başlayan milyonlarca insan olabilir. Resmi rakamlar 6 milyondan fazla yabancının yaşadığını söylüyor. Kayıt dışı ekonominin, bu insanların geldiği ülkelere yaygın olduğu biliniyor. Paralarını kanunlara uygun şekilde harcadıkları sürece sorun yok.
Ancak, geldikleri ülkelerin ve bölgelerin çalışma ve iş yapma usullerini Türkiye'ye getirmelerini önlemek gerekiyor. Mali belgelerin alım-satımlarda geçerli olması için on yıllarca mücadele vermiş olan Türkiye, kayıt dışılığa dönmemelidir.
Bu sebeple ülkemize gelen kişilerin mümkün mertebe finansal sistem yoluyla ellerindeki kaynağın kayıt altına alınması gerekiyor diye düşünüyorum. Dolayısıyla başta mevduat, kredi kartı gibi enstrümanlarla kayıt içindeki yaşam için kolaylıklar sağlanması öncelikle şart. Mevzuat bugün kısıtlı gözüküyor.
Belki de bu insanların yoğunlaştığı bölgelere finansal enstrümanların götürülmesi, kredi kartı olmasa da, mevduattaki paralarını banka kartlarından harcamaları için gerekli çalışmalar yapılabilir. “Modern hayat” için imrendirmek, belki de bankacılık kurumlarının güvenilir olduğunu anlatarak başlatılabilir. Kendi ülkelerinde sanıyorum bu konuda ciddi sıkıntılar çekmişlerdir.
Özetle, Türkiye'ye şaşırtıcı şekilde kaynağı belli olmayan şekilde para girişi var. Bunun kaynağının neresi olduğu aşağı yukarı belli. Yabancılar için bazı enstrümanları yaratarak bu kaynağı kalıcı ve tanımlı hale getirebiliriz diye düşünüyorum.