Seçimsiz Dört Yılda Hedefe Odaklanmalıyız
Türkiye ekonomisine dair geçen yıl genel seçimler öncesi başlayan “acaba beklentisi”, 31 Mart günü yapılan yerel seçimler ile bitti. Türkiye, büyük bir demokratik olgunlukla bir seçimi daha tamamladı. Öncelikle sonucun ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Sandıktan çıkan mesajın en iyi şekilde okunup, ekonomimizi güçlendirecek adımların atılacağına inanıyoruz. Ekonomi yönetimi, ekonomi politikasındaki kararlılıklarını seçim sonrası da yineledi. Önümüzde seçimsiz dört yıllık uzun bir dönem var. Bu dönemin, ülke ekonomisi ve ihracatımız açısından en iyi şekilde değerlendirileceğine ve 2028'de mal ihracatında 375, hizmet ihracatında ise 200 milyar dolarlık hedefi yakalayıp geçeceğimize inanıyorum.
İhracatımız, Türkiye ekonomisi için lokomotif bir rol üstleniyor. Bu nedenle uygulanan ekonomi politikasında ihracatın da desteklenmesi lazım, ihracatçıyı oyundan düşürmemek gerekiyor. Yeni yıla ilk iki ayda iyi bir başlangıç yapmış olsak da mart ayı ihracatımız bizim için bir uyarı niteliği taşıyor. Mart ayı ihracatımız yüzde 4,1 gerileyerek 22,6 milyar dolar oldu. Bu düşüşe rağmen yılın ilk çeyreğini bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,6 artıda kapattık. Küresel ticarette savaş ve enflasyonist baskı devam ederken ihracatta büyümüş olsak da yeterli görmüyoruz. Çünkü bizim bu sene yüzde 10 gibi bir büyüme hedefimiz var.
Rakamlara göre ihracatta artıda görünüyoruz. Öte yandan birçok ihracatçı firmamızın girdileri ciddi oranda arttı fakat ciroları aynı kaldı. Bu da firmaların finansman sıkıntısı yaşadığını gösteriyor. Tüm sektörlerimizle tek tek buluşarak yaptığımız istişare toplantılarında da her sektörün önceliğinin finansman olduğunu gördük.
Enflasyonist ortamda ihracatçımızın oyundan düşmemesi için uzun vadeli, düşük faizli finansman ihtiyacının karşılanması ve fiyat istikrarının sağlanması gerekiyor. Fiyat odaklı rekabette zorlandığımız Asya ülkelerine karşı kaliteli ve sürdürülebilir üretimimizle avantaj elde edebiliriz. Bunu da yeni yatırımlarla sağlayabiliriz.
İhracatçılar yüksek döviz kuru değil, düşük kur politikasının çarpan etkisinden kurtulmak istiyor. İşçilik başta olmak üzere girdi maliyetleri cirolara yaklaştı. Mavi ve beyaz yakalı çalışanların toplam işçilik ücretinin ortalaması bin 200 dolar. Kur sadece biz ihracatçıları değil yabancı firmaların yatırım tercihini de etkiliyor. Türkiye, önemli pazarlara coğrafi yakınlık, altyapı ve ulaşım açısından avantajlara sahip olsa da ilk yatırım ve işçilik gibi üretim maliyetleri bağlamında dezavantajlı konumda. Bu nedenle aralarında Türk yatırımcıların da olduğu çok sayıda şirket, Mısır gibi daha cazip ülkeleri tercih ediyor.
Amerika kıtası ve Körfez ülkelerine yönelik son dönemde güzel açılımlar sağladık. En büyük pazarımız olan AB pazarında, orta ve uzun vadede varlığımızı devam ettirebilmemiz için de istedikleri yeşil altyapıya ulaşacak adımları bir an önce atmamız gerekiyor.
Bu nedenle önümüzdeki dört yıllık dönemde katma değerli ihracatı önceleyen, rekabetçiliğimizi güçlendirecek adımlara ihtiyaç duyuyoruz. Beklentilerimizin karşılanması durumunda hem 2028 hedeflerimizi çok daha rahat tutturabilir hem de Türkiye'yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarmak için ortaya koyduğumuz vizyonu güçlendirebiliriz.
Bu vesileyle Ramazan Bayramınızı kutluyor, ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için huzur ve esenlik getirmesini diliyorum.