Maliyetler ve Kur Dengelenmeli
İhracatta temmuz ayını yüzde 13,8 artışla kapattık. Çift haneli büyüme ilk bakışta çok olumlu görünmekle birlikte bu yıl işlerin yolunda gittiğini söyleyemeyiz. Yüzde 13,8'lik artışın da geçen yılın aynı ayına göre fazladan iki çalışma gününden kaynaklandığını unutmamalıyız.
Ocak-Temmuz dönemini kapsayan yedi aylık ihracatta yüzde 4,1, son 12 aylık ihracatta ise yüzde 3,4 artıda olmakla birlikte hedefin gerisindeyiz. İhracat artışının arzu ettiğimiz düzeyin altında kalmasında, küresel talepteki canlanmanın gecikmesi ile çevremizdeki çatışmaların yarattığı belirsizliklerin mutlaka etkisi var. Ancak hızımızın kesilmesinde iç konjonktürden kaynaklanan gelişmelerin çok daha fazla rol oynadığının altını çizmek gerekiyor.
Türkiye'de üretim maliyetleri yıllık bazda en az yüzde 100 arttı. Bazı sektörlerde yüzde 120'yi bulan maliyet artışları var. Aynı dönemde dolar kurundaki artış ise sadece yüzde 23. Asya'daki rakiplerimizden dolar bazında yüzde 40-50 daha pahalıyız. Avrupa'daki bazı ülkelere göre de yüzde 15-20 pahalı kalıyoruz. Veriler tabloyu net bir şekilde gösteriyor. Türkiye artık pahalı değil, çok pahalı.. Dolayısıyla birçok sektörde fiyat tutturamadığımız için rekabetçiliğimiz zayıflıyor, oyundan düşüyoruz. Firmalarımız, çarkı döndürmek, müşteri kaybetmemek için maliyetine, hatta zararına sipariş almak zorunda kalıyor. Elbette bu sürdürülebilir bir durum değil. 2023'te konkordato ilan eden firma sayısına bu yıl ilk beş ayda ulaşılmış olması da bize bir şeylerin yolunda gitmediğini gösteriyor.
Mevcut durumun Türkiye ekonomisini ihracatla büyütme stratejisi ile uyumlu olduğunu söyleyemeyiz. Ülke ekonomimizin lokomotifi konumundaki ihracatta yeniden vites yükseltebilmemiz için girdi maliyetleriyle döviz kurunu dengelemenin dışında bir çözüm yolu görünmüyor.
Ekonomi yönetimimizin enflasyona karşı büyük bir mücadele verdiğinin farkındayız. Ancak bu mücadeleyi yürütürken ihracatçının nefes alacağı kanalları tıkamamak gerekiyor. İç pazarın daralmaya başladığı bir dönemde ihracatın da hızının kesilmesinin, üretim ve istihdama olumsuz yansımaları olacağını unutmamalıyız. Dolayısıyla ihracatçı daha fazla oyundan düşmeden gerekli adımların atılacağına inanıyorum.
Tüm olumsuz koşullara rağmen büyük bir fedakârlıkla çalışan ihracatçılarımıza teşekkürü bir borç biliyorum.
Ülkemizin birlik ve beraberlik ruhuyla her alanda olduğu gibi ekonomide de zaferden zafere koşacağına inanıyorum. Bu vesileyle milletimizin bağımsızlık ve özgürlüğü uğruna verdiği eşşiz mücadelenin simgesi olan 30 Ağustos Zafer Bayramı'mızın 102. yıl dönümünü kutluyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Bu büyük zafer, Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde neler başarabileceğinin en güzel kanıtıdır.
Tüm milletimizin Zafer Bayramı kutlu olsun!