Yeni yıla girerken ihracat
Yeni bir yıla girdiğimiz şu günlerde, 2018'in bize neler getireceğini öngörmeye çalışıyoruz. 2017'ye ekonomik gelişim anlamında kuvvetli bir performansla veda ederken, açıklanan Ç3 GSYH verilerinin de işaret ettiği üzere iç talepten (baz etkisini de içinde barındıran) ciddi bir destek aldık. Şüphesiz 2017 boyunca, ihracatın büyümeye yaptığı katkı da oldukça belirgin oldu. İthalatta özellikle yılın 2. yarısında kaydedilen ivme neticesinde dış talebin net desteğinde bir zayıflama gördük ancak 2017'deki ihracat performansı ne zamandır hasret kaldığımız bir tablo sunmuş oldu.
Bu satırlar ilerlerken henüz yıl genelindeki rakamlar açıklanmamış olmakla birlikte, ihracatın bu dönemde çift haneyi başarmış bir artış kaydettiğini söylemek mümkün. Bu artışın arka planına baktığımızda ise, dünya ekonomisinin ve ticaretinin 2017'de yaşadığı ivme kazanımından belli ölçüde fayda sağladığımız anlaşılıyor. Nitekim Dünya Ticaret Örgütü (WTO) verilerine göre küresel ticaret 2016 yılında yüzde 1,3 artış kaydederken, bunun 2017'de yüzde 3,6'ya çıkmış olduğu hesaplanıyor. Bu ise, dünyada hatırı sayılır bir ticari canlanma anlamına geliyor.
Bu canlanan resimde ihracatımıza can veren pazarlara bakacak olduğumuzda ise, kaydettiğimiz artışı besleme anlamında bölgesel olarak Ortadoğu ve Yakın Asya ile AB pazarlarının öne çıktığı bir resimle karşılaşıyoruz. Ülkesel olarak ayrıştırdığımızda da, Irak, Rusya, BAE, İtalya, Almanya, İspanya ve Fransa gibi partnerlerimizin 2017'deki hızımıza başlıca katkı yapan ülkeler arasında geldiğini görüyoruz. Bunun yanı sıra, daha uzaklarda olup sıkı bağını sürdüren bir pazar olarak ABD de bu dönemde göz dolduruyor. Elbette daha kısıtlı olsa da katkısını esirgemeyen Asya ülkelerini de, bu noktada topluca anmakta fayda var.
2017 yılını başarılı bir şekilde kapayan ihracatımızı 2018'de nasıl bir ortamın beklediği ise, belli başlı projeksiyonlar çerçevesinde ele alınabilir. Öncelikle küresel ticaretin gelişimine dair WTO beklentilerine baktığımızda, 2017'de yakalanan temponun hafif bir yavaşlama eşliğinde yüzde 3,2'lik hızla yoluna devam edeceği projekte ediliyor. Umudun süreceğini ima eden bu tahmin, dünya ekonomisindeki toparlanmanın devamı beklentisiyle de iç içe...
Ticari gelişim hızının bir miktar geri çekilecek olmasında ise, özellikle 2017'deki baz etkisinin yitirilmesi bir sebep olarak sayılabilir. Bunun yanı sıra, ABD başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerdeki para politikalarındaki normalleşmenin etkileri de hesaplara katılmıyor değil. Söz konusu senaryodaki hızı zayıflatabilecek temel riskler olarak ise, jeopolitik gerginliklerin yükselişe ve korumacı retoriğin de aksiyona geçmesi ihtimalleri bir köşede duruyor. Bununla birlikte, özellikle Avrupa'da ekonomik ve ticari gelişimin hızını kesmeden süreceği yönündeki beklentiler, ihracatımızın 2018 performansına dair en önemli pozitif dinamik olarak kendini gösteriyor.