“Türk tarzında Avrupalı” duruşumuzu bozmayalım
Referandumdan önce bir alışveriş merkezinde yanıma beni sosyal medyadan takip ettiğini söyleyen bir vatandaş geldi. "Referandum'a kadar paramı ne yapayım?" diye sordu. Önce şaka yapıyor sandım. Çünkü işlem yapacağı sadece bir gün kalmıştı. Baktım şaka yapmıyor, "kahve içerken anlatayım" dedim. Emekli olmuş. Ev almayı düşünüyor. Az çok bir birikimi var. "Referandumdan evet çıkarsa konut fiyatları uçuşa geçer mi?" diye sordu bu sebeple.
"Oturacak mısınız ?" diye sordum tabiatıyla. Oturacakmış. "O zaman dikkat edeceğiniz şey fiyatı kadar bulunduğu lokasyon ve altyapısı olmalı" dedim. Kabul etti. Ona İstanbul'daki metrekare fiyatlarıyla alakalı bazı bilgiler verdim. Sonunda da, referandumdan sonra hiçbir yatırım aracının uzun vadede olumlu ya da olumsuz bir hale dönmeyeceğini söyledim. Orta vadede bizi büyük bir nimetin ya da felaketin beklemediğini anlattım.Ancak bir şey daha ekledim. Kredi Derecelendirme Kuruluşları, önümüzdeki aylarda Türkiye ile ilgili notlarını açıklayacak. Bu açıklamalar sonucunda olumsuz gelişmeler ortaya çıkarsa, fiyatların gerileme ya da yerinde sayma ihtimali olabilir. Dolar/TL'de de doğal olarak yükseliş olacaktır. Bu uyarıda bulunmak konusunda kendimi sorumlu hissettim.
Referandum'dan önceki Cuma sabahı da Konya'da "Türkiye'nin geleceği parlaktır" isimli bir konferans verdim. Bu ismi koymamın birkaç sebebi var. Birincisi: Türk insanı her duruma kolayca adapte olabiliyor. Dolayısıyla toptan iyimser ya da toptan kötümser olmanın bir manası yok. İkincisi, Türk insanı bazı şeyleri kısa vadede çok konuşsa da uzun vadede unutuyor. Hafıza sorunu yok, çünkü aklında tutmuyor.Üçüncü sebep ise Türk insanının bugüne kadar gösterdiği "olumsuzlukla mücadele etme gücü". Başka ülkelerin başına gelse kolayca dağılabileceği gelişmelerden Türkler birleşerek çıkıyor. Dördüncü sebep, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin temellerinin sağlam olması. Böyle olmasaydı Türkiye bugüne kadar Ortadoğu ülkelerinden farksız olurdu. Dolayısıyla Türkiye'nin ait olduğu yer bellidir. Ancak bunu ait olmadığı yerden tariflemektedir. Asyalı ya da Ortadoğulu değildir Türk insanı. Olsa olsa Avrupalıdır. Ancak "Türk tarzında" Avrupalıdır. Yani kaldırımın üzerine otomobil parkeden, sıraya girmekten hoşlanmayan ve sürekli ayrıcalık isteyen tarzda bir Avrupalı.
Şunun da altını çizmek istiyorum: "İdam cezası" gibi hiç gereği ve yeri olmayan talepler dikkate alınıp yeni bir referandum çalışması ortaya konursa, Türkiye'nin dış politikasında uzun zamandır yaşanmamış ciddi bir bunalım süreci yaşanır. "Ama halk böyle istiyor" sözlerine de en güzel cevabı bakın kim vermiş? Trump'ın belki de en önemli rakibi, Cumhuriyetçilerin Senato'daki çoğunluk Lideri Mitch McConnell. Bugün partinin en kuvvetli isimlerinden biri. Yazdığı kitapta şunu diyor: "Seçmeni dinleyeceğin vakit ile liderlik edeceğin vakti doğru ayırt edeceksin."
Bizdeki sorun "halk istiyor" diye, pek az kişinin aklına gelen fikirlere taraftar yaratmak aslında. Dolayısıyla vatandaşın coşkusu ya da öfkesinin yarattığı dalga ile Türkiye'nin başını belaya sokacak denemeler yapmamak lazım. Referandumun sonucu ne olursa olsun Türkiye'nin ait olduğu yer değişmeyecek. Türk insanı hiçbir zaman Ortadoğulu olmayacak. Asyalı olması zaten imkânsız. Buradan hareketle, Türkiye'nin içinde olduğu değişim sürecinin hem ülkeye hem de dünyaya hayırlar getirmesini diliyorum.