Mantık çağı bitti. Peki farkında mıyız?
Aslında tüm değerlendirme ve analizlerimizi "mantık" üzerine kuruyoruz. Ancak mantık devrinin sona erdiğini de görmezden geliyoruz. Ekonomiden, dış politikaya kadar Trump'ın başını çektiği bir "irrasyonalizm" rüzgârı esiyor. Kitleler bugün bir önceki yüzyılın ikinci yarısından beri "mantıksız" olarak tarif edilen ne varsa destekliyor, hatta bundan mutlu oluyor. İnsanlar bunu toplu halde değil bireysel olarak da yapıyorlar. Satın alma davranışlarından insan ilişkilerine kadar bir önceki yüzyıl öğretilmiş çizgilerin dışında davranıyorlar. Bunu da "ben böyle mutluyum" ya da "bu şekilde kendimi iyi hissediyorum" diyerek doğruluyorlar. Bir sınavda sorduğum şu soru ve aldığım cevap, trendin nereye doğru gittiğini bana net olarak göstermişti: "Aylık gelirinin tamamıyla bir eşya satın alan insan rasyonel midir?". Bu soruya öğrencilerin sadece yüzde 30'u "değildir" diye cevap vermişti. Argüman olarak da kitapta anlattığımız "homo economicus" yani rasyonel insan tezini ortaya koymuşlardı. Kalan yüzde 70 ise "eğer mutlu olmuşsa, rasyoneldir" diyerek evrende yepyeni bir pencere açtılar. Sınıfın hem Türk hem de yabancı öğrencilerden oluştuğunu da söylemek istiyorum. Yani bu "irrasyonel ama mutlu" eğilimi artık küresel. Artık bireyler rasyonel olmayan davranışlarıyla mutlu oluyorlar. Hem de sonrasını düşünmeden. Sanıyorum, dünyanın dev şirketlerinin önemli bir kısmı dünyanın nereye doğru gittiğini herkesten önce görmüşler. Politikanın önemli aktörleri de bu trendi anlamakta ve uygulamakta.
Tatil sohbetleri
Türkiye'nin sahil bölgelerinde izin yapmanın en faydalı özelliği, yerlisi yabancısı birçok kişi ile sohbet etme imkânı bulmaktır. Dolayısıyla, geride bıraktığımız hafta birçok kıtadan insanla görüş alış verişinde bulunma imkânım oldu. Kuzey Kore ve ABD gerginliği bir kenara dünyanın çeşitli bölgelerinde ciddi dertler var. Afrika Kıtası'nda yaşayanlarla sohbet ettiğimiz zaman "sizinkiler ne ki? Bir de bizim problemleri dinleyin" diyorlar. Dinleyince "haklılar" diyorsunuz. Afrika'daki birçok ülke, açlık, iç savaş, ekonomik zorluklar ve sınır çatışmalarıyla yaşıyor. En son Kenya'da seçimler yapıldı. Seçim sonuçları sokakta protesto edildi. Yeniden seçilen Başkan halka birlik çağrısı yapmak zorunda kaldı. ABD'de ise Trump'ın seçim sloganları doğrultusunda hareket ettiğini söyleyen ırkçı bir grup ortalığı birbirine kattı. Yürüyüşü düzenleyenler "Başkan Trump ne dediyse onu yapıyoruz" dediler, "bizim sayemizde seçildiğini unutmasın" diye de eklediler. Peki, Trump ne yaptı? Sadece ırkçıları değil, onları protesto edenleri de suçladı. Avrupa'da işler nispeten daha sakin. AB ve Türkiye arasındaki gerginlik biraz azalmış gibi. Hatta, çeşitli bakanlıkların Avrupalı İş İnsanlarıyla bir araya geldiği gözüküyor. Rüzgar Enerjisi İhalesini içinde önemli bir Alman şirketinin olduğu konsorsiyumun kazanması da sakinleşmeye yaradı diyebiliriz. Şunu unutmayalım: Türkiye, yurtdışından iyi ya da kötü haberler geldiğinde hemen etkilenen bir ülke. Çünkü başka ülkelerin tasarrufuna ihtiyacı var. Bu sebeple işler düzelse bile, yabancı tasarruflar ile büyüdüğü için küresel bunalımlardan hep negatif etkilenecek. Bundan sonra devletin, bireysel ve kurumsal tasarrufların artırılmasını hedefleyen bir model ile yola devam etmesi en uygun seçenek olacak gibi. Belki de bu yüzden Maliye Bakanlığı vergiler konusunda sadeleştirmeye gitme kararı aldı. Bekleyip göreceğiz