Fed kararından ne umduk, ne bulduk...
FED'İN BİLANÇO SIKILAŞTIRMA İŞLEMİNDE VE FAİZ POLİTİKASINDA ESKİSİNE GÖRE DAHA AZ SERT BİR İSTİKAMETE DÖNMESİ, OLUMLU BİR GELİŞME OLARAK GÖRÜLEBİLİR. YİNE DE KISA VADELİ OLUMLU SEYRE KANMADAN, ORTA VADELİ RİSKLERE ODAKLANMALIYIZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
Neredeyse herkes, ABD ekonomisinin resesyona girme ihtimalinin elle tutulur hale gelmesi sebebiyle, Fed'in para politikasında ciddi bir değişikliğe gideceğini düşünüyordu. Belki bir faiz indirimi kararı çıkmayacaktı, ama yılsonuna kadar bir kez faiz artırma konusunu tamamen rafa kaldırabilirdi. Öyle de oldu.
Uzmanların tamamına yakını faizlerin bu sefer düşmeyeceğini biliyordu, ama Fed'in vereceği mesajın üslubu çok önemliydi. Toplantı öncesinde Fed'in iki opsiyonu vardı:
- “Gelecekte bazı riskler görüyorum, dolayısıyla para politikasında değişikliğe gidiyorum” diyecekti. Böylece piyasalarda bir ya da iki gün dalgalı bir olumluluk görecektik, ama orta vadede varlıkların yönü aşağıya doğru olacaktı. Dünya gelirinin yüzde 25'ini ve ithalatının da yüzde 33'ünü gerçekleştiren ABD'nin ekonomik açıdan risk taşıması, piyasalar için iyi bir haber olmayacaktı elbette. Bir de ABD'nin dünyadaki borçların yüzde 31'ine sahip olduğunu da hatırlarsak, yepyeni bir küresel finansal krize girme ihtimalimiz yükselecekti.
- Veya Fed, “Gelecekteki muhtemel bazı riskleri bertaraf etmek için, bugünden hamle yapmayı uygun bulduk” tadında bir açıklama yapacaktı. Böyle bir açıklama kısa ve orta vadede çok büyük bir problem yaşatmayacak, ama yatırımcılar ABD ekonomisi ile ilgili rakamlara her seferinden gereğinden fazla anlam yükleyecekti.
19 Haziran'da yapılan açıklama, birinci opsiyonla ikinci opsiyon arasında bir denge kurdu diyebilirim. Buradan hareketle piyasaların hassas bir süreçten geçeceği söyleyebilirim. Trump bir kere daha seçilirse, büyük bir şevkle atadığı Fed Başkanı Powell'i gözden çıkaracağını hepimiz anladık. Ancak kim gelirse gelsin, piyasa mantığından uzaklaşmıyor. Fed'in ilk kadın başkanı olan Yellen'den şikayet edip, Powell'i atayan Trump'ın bu gerçeği görememesi ilginç.
Faiz aralığının yüzde 2,25 ile yüzde 2,50 arasında kalmasına değil, hepimiz açıklama metnine dikkat kesildik. Açıklamanın içeriğine dikkatli baktığınızda, Fed üyelerinin 8 tanesi “biraz sabır” derken 1 tanesi “faizi indirelim” demiş gözüküyor. Böylelikle indirim isteyen üye James Bullard, Trump'ın Fed Başkanı Powell'dan vaz geçmesi ihtimali karşısında, “taze aday” olarak kendini göstermiş diyebilirim.
Açıklama metnine daha da dikkatli baktığımızda endişeli bir ses tonunu fark etmemek mümkün değil. Bizzat Başkan Powell'ın basın toplantısında “verileri çok daha dikkatli takip edeceğiz” şeklinde konuşması da dikkat çekiciydi. İş dünyasındaki aktivitenin ve enflasyonun beklendiği kadar güçlü olmadığını, küresel ekonomiyle alakalı endişelerin arttığını altını çizdi. Özellikle çekirdek enflasyonda beklenenden oldukça düşük çıkmasının sebebini de küresel ekonomideki zayıflığa bağladı diyebilirim.
Faiz kararının ve açıklamaların hemen ardından, doların az da olsa tüm paralar karşısında değer kaybettiğine ve dolar/TL'de 5,80'in altına sarkmalara şahit olduk. Bir sonraki ya da ondan sonraki Fed toplantısında faizin inmesi ihtimali artarken, TCMB'nin Temmuz'da olmasa bile Eylül'deki PPK toplantısında politika faizini indirmesi beklenebilir. Çünkü baz etkisi sebebiyle enflasyonun düşmesi bekleniyor. Yılsonuna doğru enflasyonun yüzde 15'e düşmesi beklenirken, Merkez Bankası'nın cesur bir hamle yapması ihtimal dahilinde diye düşünüyorum.
Ancak gerçek olan şu ki, geçen yılın ilk üç ayıyla bu yılın aynı dönemi karşılaştırıldığında, Çin ve ABD ihracatta yerinde sayarken, AB ve Japonya gerilemiş durumda. Yani düşük faizli para politikasıyla elde edilen bir kazanım yok. Aksine ticaret savaşları sebebiyle verilen büyük kayıplar var.
Sonuç olarak, Türkiye gibi gelişen ülkelerin ekonomik istikrar anlamında zor günler yaşarken, Fed'in bilanço sıkılaştırma işleminde ve faiz politikasında eskisine göre daha az sert bir istikamete dönmesi, olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Yine de kısa vadeli olumlu seyre kanmadan, orta vadeli risklere odaklanmalıyız diye düşünüyorum.