Acaba bir duyan var mı?
Söylemek gerekiyor. Türkiye açısından bakarsak elde bunlar var:
1. ABD ile ilişkiler gergin
2. Almanya ile ilişkiler gergin
3. Ortadoğu Ülkeleri ile ilişkiler gergin
Bu gerginliğin içinde İran ve Rusya ile pamuk ipliğine bağlı bir diplomasi yürütülüyor diyebilirim. Bu yakınlaşma elbette Batı Dünyasını endişelendiriyor ama elektrik enerjisinin neredeyse yarısını doğal gazdan üreten Türkiye'nin dengeli politika yürütme zorunluluğu var. Diplomasi böyle bir şey. İhtiyaçlar üzerine kurulur.
Tüm bu detayların arasında Başbakan Yıldırım'ın KOBİ'ler ile ilgil verdiği müjdeli haberler dikkat çekiciydi. Benim de uzun zamandan beri yetkililere anlattığım çözüm önerilerine çok yakın bir adım atılmış gibi. Öncekilerden daha yüksek dilimlerde işletme kredisine kavuşacak olan KOBİ'lerin 2018'in sonuna kadar rahatlatılması sağlanabilir.
Hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan'dan gelen şu cümle de önemli: "Kuzey Irak'ta olan bitenden masum halkı sorumlu tutmuyoruz, ancak bu işin sorumluları faturayı ödeyecek". Bu bir devletin sorunların üzerine nasıl gitmesi gerektiğini de gösteriyor. Tabii hemen aklıma ABD ve Türkiye ilişkileri geldi.
ABD'den gelen haberler Amerikan Hükümeti'nin olmasa da Amerikan Devleti'nin Türkiye ile ilişkileri soğutma niyetinde olduğunu gösteriyor. Açıkçası 1970'lerden bugüne kadar ABD ve Türkiye arasında birçok gerginlik yaşandı. Yine de "vize yasaklaması" gibi bir davranışa hiç maruz kalmamıştık. Yani hükümetler arasındaki gerginlik vatandaşları mağdur etti. Bu yüzyılda yaşanmaması gereken gelişmeler bunlar.
İktisat teorisinde bir ülkenin başka bir ülkeye göre "mukayeseli" ya da "mutlak" üstünlük sağladığı zamanlarda bile, mutlaka karşılıklı mal ve hizmet alımı için yeterli sebebin yaratılması gerektiğinden bahsedilir. Hiçbir ticari ilişki yoksa, iki ülke arasında pozitif bir atmosfer yaratmak mümkün olmayabilir. Açıkçası ABD çok uzun zamandan beri Türkiye'nin güçlü olduğu sektörlerden mal ya da hizmet satın almamak için direnirken, sürekli Türkiye'ye ihracat yapmak için uğraşıyor. Afrika, Güney Doğu Asya ve İsrail'e komşu olan ülkeler için uyguladığı gümrük kolaylıklarının hiçbirini Türkiye'ye uygulamadığını belirtmem gerekiyor.
Hatta Türkiye'min hem mukayeseli hem de mutlak olarak üstün olduğu Tekstil Sektörüne birçok engel çıkarırken, hammaddesi olan pamuğu Türkiye'ye alabildiğine ihraç ediyor. Milli Savunma Harcamalarında ABD'nin payını söylemeye gerek bile duymuyorum.
Sonuç olarak ABD çok eski bir müttefikidir Türkiye'nin. Bunu kabul ediyorum. Küresel anlamda sanata, spora, bilime, teknolojiye ve diğer alanlardaki liderliğini de kabul ediyorum. Ancak kabul edemediğim, ortaya çıkan sonuçların hiçbirinden sorumlu değilmiş gibi yaptırım uygulamaya kalkması.
Bu satırları okuyan ABD'li meslektaşlarım ve kamu görevlileri varsa ki, bizleri iyi takip ettiklerini sanıyorum, onlara şunu söylemek istiyorum: "Amerikan özel sektörü uzaya gitmeye hazırlanırken, Amerikan Devleti Soğuk Savaş zamanına doğru geriliyor". Kırılmasınlar, darılmasınlar. Burada bazen dostane eleştirdiğim Çin Halk Cumhuriyeti, ABD'ye göre daha tutarlı davranıyor. Aynı durum Avrupa için de geçerli. Güçlü Liderler varken Türkiye ile yine çekişirlerdi ama en azından vizyonları vardı. Bugün hem ABD hem de Avrupa'da insanlık için değil bir sonraki seçim için çalışan politikacılar var. 20. yüzyılın paradigmalarıyla yaşayanlar için Kanada Başbakanı belki doğru bir örnek olmayabilir ancak, gelecek için en doğru örneğin bu tarz bir lider olduğu konusunda görüşüm pekişmeye başladı diyebilirim.