Tek çıkış yolu ihracat
Küresel ekonomide korumacılık ve ticaret savaşı endişeleri artarken küresel likidite azalmakta ve faiz oranlarının yükselmeye başladığı bir dönem yaşanmaktadır. Türkiye böyle bir sürece reel kesiminin yüksek döviz borçları ile girmektedir. Döviz kredisi kullanan firmaların bir bölümünün döviz geliri olmaması işleri daha da zorlaştırmaktadır. Türkiye 2002 yılından sonra belki de dövize en çok ihtiyaç duyacağı döneme girmektedir. Bu nedenle yeni dönemde döviz kazandırıcı işlere her zamankinden çok ağırlık vermemiz gerekmektedir. Tek çıkış yolu ihracat olarak gözükmektedir.
Dünya mal ticaretinde yılın ilk 5 ayında yüzde 13 genişleme yaşanırken Türkiye'nin ilk 6 aylık ihracatı yüzde 5,9 artış göstermiştir. Türkiye hızlı genişleyen dünya mal ticareti içinde zayıflayan bir ihracat performansına sahiptir. İhracat ve ihracatçılar açısından Türk Lirasının değeri kadar öngörülebilir olması önem taşımaktadır. Reel döviz kuru endeksi 77 puan ile tarihin en düşük seviyesindedir. Bir başka deyişle Türk Lirası aşırı değer kaybetmiştir. Bu seviye ihracatçılar açısından bir rekabet gücü sağlıyor gibi görünmekle birlikte TL'deki aşırı dalgalanmalar ve öngörülebilir olmaktan çıkmış olması ihracatı zorlamaktadır. Türk Lirasında sağlanacak istikrar en önemli desteklerden biri olacaktır.
Türk Bankacılık sektörü tarafından kullandırılan kredilerin sadece yüzde 5,18'i ihracat işlemleri finansmanında ve yüzde 0,73'ü ihracat garantili yatırımların finansmanında kullanılmaktadır. 2018 Nisan ayı sonu itibariyle ihracat kredileri büyüklüğü 115,87 milyar TL'dir. Bu da yaklaşık
28,5 milyar dolara denk gelmektedir. Türkiye ihracatının yüzde 17'sini nakit krediler ile finanse edebilmektedir. İhracat kredileri ilk aşamada ihracatın yüzde 30'una (50 milyar dolara) çıkartılmalıdır. Bunun için Eximbank sermayesinde önemli bir artış yapılmalıdır. Bankalar ihracat kredileri kullandırmada özendirilmelidir. Kredilerin sınırlanması önlemlerinde de ihracat kredileri dışarıda tutulmalıdır.
Geçen yıl gündeme alınan ancak son anda kaldırılan birikmiş KDV alacaklarının ödenmesi konusu yeniden gündeme getirilerek uygulanmalıdır. Bu çerçevede birikmiş KDV alacakları belirlenecek bir takvim içinde ödenmelidir. Yeni KDV alacakları da 3 ay içinde ödenmeli, ödenmemesi halinde faiz ödenmelidir. Ödemelerde öncelik ihracat işlemlerinden kaynaklanan KDV alacaklarına verilmelidir. 2017 yılsonu itibariyle 167,3 milyar TL olarak hesaplanan birikmiş KDV alacaklarının 45,5 milyar TL'si ihracatçıların KDV alacaklarıdır. Nakit geri ödeme yanında KDV alacakları ihracatçıların DİR, Eximbank kredileri, gümrük işlemleri vb. gibi alanlarda kullandıkları banka teminat mektupları yerine geçmelidir. Böylece ihracatçılar önemli bir mali yükten de kurtulmuş olacaktır.
İhracatçıların alt mali yüklenimleri azaltılmalıdır. İhracatta bürokrasi azaltılmalı, karar alma ve uygulama süreçleri hızlandırılmalıdır. Yatırım Teşvikleri yeniden gözden geçirilmeli, ihracatçıların 1. ve 2. bölgedeki yenileme ve modernizasyon yatırımları teşvik kapsamına alınmalıdır. İthalatta korumacılık önlemlerinin tüm değer zincirlerine etkisine bakılarak yeniden değerlendirilmelidir. Döviz vadeli işlemler yeniden ele alınmalı ve ihracatçılar için kolaylıklar sağlanmalıdır.
Ekonomide çok daha fazla döviz kazanmak zorundayız. Bu nedenle de yeni dönemde ihracatı çok daha fazla önemsemeliyiz. Aksi takdirde mevcut döviz yükümlülüklerimiz bizi uzun süreli bir durgunluğa sürükleyebilecektir.
İhracatçıların alt malİ yüklenİmlerİ azaltılmalıdır. İhracatta bürokrasi azaltılmalı, karar alma ve uygulama süreçleri hızlandırılmalıdır.