Küresel riskler toparlanmayı engeller mi?
2017 yılında dünya ekonomisi küresel krizden bu yana en dengeli toparlanmasını yaşarken, dünya ticareti de iki yıl aradan sonra yeniden büyümeye başladı. Küresel mali piyasalar oldukça sakin ve dalgalanmalar en aza inmiş duruma. Emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar da azaldı. Gelişen ülkeler üzerinde son yıllarda yaşanan baskı da en aza geriledi.
2017 yılının ilk yarısında bu olumlu tablo yaşanırken, yıl içinde gerçekleşmesi olası üç riskin de hayata geçmesi dünya ekonomisindeki toparlanmanın önüne bir engel olur mu beklentisi de ortaya çıkardı. 2017 yılına girerken üç önemli küresel risk öngörülüyordu. Bunlar Trump yönetimi ve politikalarına ilişkin endişeler, Avrupa Birliği'nin geleceğini nasıl şekillendireceği ile özellikle Ortadoğu kaynaklı jeopolitik risklerdi.
İlk risk olarak öngörülen ABD'de Trump yönetimine ilişkin endişeler büyük ölçüde haklı çıktı. Trump yönetimi içeride ve dışarıda ve hatta kendi partisi içinde önemli karşıtlıklar yaşıyor. En son eski FBI Başkanı ile yaşanan süreç ciddi belirsizlik yaratıyor. Seçildikten sonra yarattığı ekonomik büyüme beklentileri ve onun rüzgârı ise giderek zayıflıyor. Ekonomik büyümeyi hızlandıracak vergi reformu ve yatırım harcamaları henüz hayata geçirilemedi. Bunlara rağmen ABD ekonomisindeki toparlanma kendi dinamikleri ile sürüyor, ancak dünyanın geri kalanına yönelik hızlandırıcı etki beklentisi giderek azalıyor.
Avrupa Birliği ise 2017 yılına bir önceki yıl yaşadığı Brexit şoku ile girmiş ve 2017 yılı için hem Birliğin geleceğini şekillendirmeyi hem de Brexit sürecini başlatmayı hedeflemişti. Bu süreçte AB'nin önemli seçimlerin yer aldığı bir siyasi takvime de sahip olması riskleri artırmıştı. Ancak AB İngiltere erken seçimlerine kadar süreci kazasız yönetmeyi başardı. Buna bağlı olarak ekonomik büyüme de beklentilerin üzerine çıktı. Ancak İngiltere erken seçimleri sonuçları beklenmedik bir yol kazasına yol açtı. İngiltere'de süreci yönetecek hükümet müzakerelerde elini güçlendirmek için erken seçime gitti, ama tek başına iktidarını kaybetti. Bu sonuç müzakere sürecini daha zorlu hale getirmekle birlikte Brexit sürecini ve AB'deki toparlanmayı engellemeyecektir. Ancak İngiltere'nin müzakerelerde eli zayıflamıştır ve İngiltere'den kaçış hızlanacaktır.
Üçüncü olarak jeopolitik riskler alanında sıcak gelişme ne beklendiği gibi Kuzey Kore ile ne de Irak-Suriye konusunda yaşandı. Ortadoğu gelişmeleri ile doğrudan ilişkili olarak Katar ile başta S.Arabistan olmak üzere çok sayıda Körfez ülkesi arasında ciddi bir kriz ortaya çıktı. Ortadoğu yeniden şekillenirken ortaya çıkan bu kriz bölgedeki ekonomik gelişmeleri de olumsuz etkilemeye adaydır.
Analiz etmeye çalıştığımız yaşanan üç risk küresel toparlanmayı engellemez, ama yavaşlatabilir. Ancak bu üç riskten biri Türkiye'nin en büyük ihracat pazarında, ikincisi ihracatımızı bu yıl önemli ölçüde artırdığımız ABD'de ve son olarak da yakın ve komşu pazarlarımızda yaşanmakta olduğu için yakından izlenmeye devam edilmelidir.