Küresel büyüme önündeki riskler nasıl gelişiyor
Uluslararası kurumların dünya ekonomisinde 2018 yılına ilişkin büyüme beklentileri yukarı yönlü güncellenmektedir. Uluslararası Para Fonu IMF 2018 yılında dünya ekonomisinde yüzde 3,4 büyüme gerçekleşeceğini beklemektedir. 2018 yılında gelişmiş ülkelerde büyüme yüzde 2,5 ve gelişen ülkelerde ise yüzde 4,9 ile geçen yılın da üzerinde beklenmektedir. Dünya ekonomisinde yaşanan olumlu gelişmeler büyüme konusundaki iyimserliği artırmaktadır. Dünya mal ticaretinde de yılın ilk üç ayında yüzde 9 büyüme gerçekleşmiştir. Dünya ekonomisi ile ticaretindeki bu iyimser beklentiler ve gelişmeler karşısındaki üç risk ise olası ticaret savaşları, jeopolitik riskler ve ABD'de daha hızlı faiz artışları olarak kalmaya devam etmektedir. Bu üçlü arasındaki öncelik giderek İran özelindeki jeopolitik risklere doğru kaymaktadır.
Mart ayında ABD'nin başlattığı ithalatta ilave gümrük vergileri uygulaması kısa sürede ABD ile Çin arasında karşılıklı bir ticaret savaşına dönme riski oluşturmuştu. Ancak Nisan ayı sonunda ABD ve Çin karşılıklı olarak ikili ticaret görüşmelerine başlayarak süreci yumuşatmaya başlamıştır. İki ülke arasında Pekin'de gerçekleşen ilk tur müzakereler görüşmelerin devam etmesi üzerinde anlaşmaya varılmasıyla sona ermiştir. İlk tur görüşmelerde iki tarafın ticarete ilişkin bazı konularda anlaşmaya vardığı, bazı konularda ise itilafın devam ettiği açıklanmıştır. İlerleme sağlanmış olması ve müzakerelerin devam edecek olması oldukça olumludur. ABD AB'ye ise ay daha ilave muafiyet süresi vermiş ve kalıcı muafiyet için görüşmelerin sürmesi kararlaştırılmıştır.
Küresel ekonomi önünde bir diğer önemli risk olarak dolar faizlerinin beklenenden hızlı artması ve büyümeyi frenlemesidir. Dolar faizlerinde yükselme 2018 yılının ilk dört ayında daha kuvvetli hissedilmeye başlanmıştır. Ekonomide hızlı büyüme ve enflasyona ilişkin beklentiler nedeniyle ABD Merkez Bankası'ndan 2018 yılında 4 adet faiz artışı beklenmektedir. Bu beklenti çerçevesinde piyasadaki Dolar faizleri de fiilen yükselmektedir.
Ticaret savaşlarında yumuşama ve ABD dolar faizlerindeki kontrollü ve kademeli artış bu iki önemli riskin etkisini azaltırken jeopolitik riskler öne çıkmaktadır. Bunlardan ilki olan Kuzey Kore konusunda beklenmedik ve hızlı bir iyileşme yaşanmaktadır. Bu konuda Güney Kore ile Kuzey Kore arasında yapılan görüşme ve yarımadanın nükleer silahlardan arındırılması ve bir barış adasına dönüştürülmesi konusunda mutabakata varılması çok önemli bir gelişmedir. Dünya ekonomisini de tehdit eden Kuzey Kore'nin nükleer silahlanması böylece kontrollü olarak sona erdirilmiş olacaktır.
Bir diğer jeopolitik risk alanı olan ABD-İran ilişkileri ise giderek öne çıkmaktadır ve önemli riskler barındırmaktadır. ABD İran ile yapılan nükleer anlaşma ile ilgili olarak diğer Batı ülkelerinden bazı iyileştirilmeler yapılmasını istemiş ve 12 Mayıs'a kadar zaman vermiştir. Almanya, İngiltere ve Fransa ABD'nin değişiklik taleplerini karşılamamış ve İran ile en iyi çözümün mevcut anlaşma olduğunu açıklamışlardır. Fransa ABD'ye anlaşmanın yeniden müzakere edilmesi önerisini götürmüş, ancak hem ABD, hem de İran bu öneriyi ret etmiştir. 12 Mayıs'a kadar bir sonuç alınamazsa ABD anlaşmaya taraf olmaktan çekilecektir ve İran'a yeniden yaptırım uygulamaya başlayacaktır. Bu adım Ortadoğu'da yeni riskler yaratacaktır. Ticari açıdan ise İran pazarının yeniden kapanmasına ve sermaye hareketlerinde ise kısıtlamalara yol açabilecektir.