Dünya'da koşullar ihracatın aleyhine gelişiyor
TİCARET SAVAŞLARI ABD İLE ÇİN ARASINDAKİ GÜÇ MÜCADELESİNİN BİR UNSURU OLARAK YAŞANMAKTA VE MUHTEMELEN UZUN SÜRECEK. ABD İLE ÇİN ARASINDA BİR UZLAŞMAYA VARILAMAMIŞ OLMASI VE TAM TERSİNE İLAVE KORUNMA ÖNLEMLERİ ALINMASI İLE DÜNYA MAL TİCARETİ GERİLEMEYE BAŞLADI.
Dünya ekonomisinde 2019 yılının geri kalanında koşullar ihracatın aleyhine oluşmaya başladı. Bu koşullar Türkiye'nin de ihracatını ve ihracatçıları olumsuz etkileyecektir. Koşullar kalıcı olarak mı değişiyor, yoksa kısa süreli bir geçici dönem mi yaşanacak, bu da beklentiler ve öneriler açısından önemli olacaktır.
2017 ve 2018 yılının ilk yarısında ihracat için çok uygun koşullar oluşmuştu. Dünya ekonomisinde dengeli ve hızlanan büyüme mal talebini artırmaya başlamıştı. Nitekim talep artışı, dünya mal ticaretine olumlu yansıdı. Dünya mal ticareti 2017 ve 2018 yılının ilk yarısında önemli ölçüde artış gösterdi. Finansal koşullardaki sıkılaşma da Türkiye gibi ülkelere yönelik sıcak para akışlarını sınırladı ve yine Türk Lirası gibi para birimlerinin gereksiz yere değer kazanmasını önledi.
Türkiye olarak ihracatta oluşan bu koşullardan iyi yararlandık ve 2017 ile 2018 yıllarında ihracatımızı önemli ölçüde artırdık. Türk Lirası da ihracatta daha rekabetçi olabileceğimiz seviyelere ulaştı. İhracatçılarımız da bu koşulları iyi değerlendirdi ve iç pazar daralırken, bunu ikame edebilecek dış pazar olanaklarına sahip oldu.
Ancak 2019 yılının ikinci yarısına girerken koşullar giderek ihracatın aleyhine dönmeye başlamış durumda. Öncelikle koşullardaki değişimin nedenlerini iyi analiz etmeliyiz, böylece bozulma kalıcı mı, yoksa kısa süreli mi, daha sağlıklı analizler yapma olanağı olacaktır.
Küresel koşullardaki bozulmanın nedenlerinin başında ABD ile Çin arasında başlayan ticaret savaşları bulunuyor. Ticaret savaşları ABD ile Çin arasındaki güç mücadelesinin bir unsuru olarak yaşanmakta ve muhtemelen uzun sürecek. ABD ile Çin arasında bir uzlaşmaya varılamamış olması ve tam tersine ilave korunma önlemleri alınması ile dünya mal ticareti gerilemeye başladı. Mal ticaretindeki yavaşlama dünya ekonomisinde de daha hızlı bir yavaşlamaya yol açmaktadır. Dünya ekonomisinde hızlı yavaşlama ve ticarette küçülme ihracatı oldukça olumsuz etkileyecektir.
Diğer yandan dünya ekonomisindeki yavaşlama karşısında büyük merkez bankalarının yeniden parasal genişleme politikalarına dönme işaretleri vermesi ve bu konudaki beklentilerin de artması ile finansal koşullar da ihracatçının aleyhine dönmeye başlayacaktır.
Nitekim ABD ve AB merkez bankalarının parasal genişleme için verdikleri işaretler gelişen ülkelere sıcak para girişini ve başta Türk Lirası olmak üzere paraların değerlenmesi sonucunu birlikte getirmektedir.
En büyük etki ABD Merkez Bankası'nın faiz indirimi yapacağı beklentisi ile oluşuyor. ABD'de ekonomik göstergeler oldukça güçlü olmakla birlikte küresel yavaşlama ve belirsizlikler nedeniyle resesyon endişesi ortaya çıktı ve resesyonu önlemek için ABD'nin faiz indirimlerine gideceği finansal piyasalarda satın alınmaya başlandı. Avrupa Merkez Bankası da benzer işaretleri veriyor ve ondan da yeniden faiz indirimi beklentisi ortaya çıktı. Japonya'daki G-20 zirvesinde ABD ile Çin bir uzlaşmaya varamazlar ise, 2019 yılının ikinci yarısında küresel ölçekte parasal genişleme kaçınılmaz olacaktır.
Ancak parasal genişleme bu sefer ekonomideki yavaşlama için ilaç olamayacaktır. Çünkü küresel ekonomideki yavaşlama finansal krizlerden değil bu kez ticaret duvarlarının örülmesinden kaynaklanıyor. Bu nedenle bu duvarlar yıkılmadan parasal genişleme sadece resesyona girişi geciktirecek ve de yeni finansal balonlar oluşturabilecektir.
Türkiye'nin döviz ihtiyacının azami seviyede olduğu ve bunun için de ihracatın en önemli araç olduğu bir dönemde oluşan bu koşullar uygun olmayacaktır. Öncelikle mal talebinde yavaşlama ve ticarette küçülme ihracatı olumsuz etkileyecektir. Ardından Türk Lirası'nda sıcak para akışı ile oluşacak olası bir değerlenme de yine ihracatı olumsuz etkileyecektir.