Dünya ticaretinde korumacılık ne kadar ciddi?
Türkiye ekonomisi 2017 yılını yüzde 7,4 büyüme ile kapatmıştır. Büyümenin önemli itici gücü ihracat ve ihracatın tetiklediği sanayideki üretim artışı olmuştur.
Dünya ekonomisinde ve ticaretinde 2017 yılında önemli bir iyileşme yaşanırken, 2018 yılına da aynı iyimserlik ile başlanmıştı. Ancak özellikle Mart ayının sonlarına doğru ticarette korumacılık ve siyasi karşıtlıklar yaşanmaya başladı. Bu gelişmeleri dünyadaki iyimser beklentilere etkileri ve Türkiye'nin 2018 yılında 170 milyar doları aşmaya hazırlanan ihracatı açısından değerlendirelim.
ABD'nin Demir Çelik ve Alüminyum ithalatına ek vergiler getirmesi ardından Çin'e karşı yeni koruyucu önlemler alması ile küresel ticaret savaşlarının tetiği çekildi. Çin de ABD'ye karşı önlemler uygulamaya başladı. Avrupa Birliği ise istisna kapsamına girmesi ile şimdilik karşı bir önlem almadı. Korumacılık önlemlerinin yaygınlaşması halinde dünya ekonomisinde yaşanan iyileşme ile dünya ticaretindeki büyümenin olumsuz etkilenme olasılığı artmaktadır.
Siyasi gelişmeler de dünya dengeleri üzerinde artan oranda etkili olmaktadır. ABD İran ile yapılan nükleer anlaşmayı tanımamaya hazırlanmaktadır. Suriye'de iç savaş sürmektedir ve BM etkili olamamaktadır. Rusya'da Putin yeniden Başkan seçilmiştir. Çin'de devlet başkanının görev süresi ömür boyu olarak değiştirilmiştir. Küresel siyasette işbirliklerinin yerini giderek karşıtlıklar almaya başlamıştır.
Küresel mali piyasalar da gelişmiş ülkelerin ve özellikle ABD'nin para politikasındaki normalleşme sürecine uyum sağlamaya çalışmaktadır. ABD yönetiminin kararları ve ticarette başlayan korumacılık da giderek küresel mali piyasaları etkilemektedir. Ticarette korumacılıktan etkilenecek firmaların hisse senetleri de değer kaybetmektedir. Emtia fiyatları da korumacılık eğiliminden nasibini almış ve fiyatlar zayıflamıştır.
Bu gelişmelerin dünya ekonomisi üzerindeki etkileri şimdilik sınırlıdır. Dünya ekonomisindeki büyümede yaşanan iyileşmeyi tersine çevirecek bir etki potansiyeli yine şimdilik görülmemektedir. Ancak ticaret savaşlarına AB, Japonya ve Rusya'nın da katılması ve kapsamın genişlemesi hâlinde önce dünya mal ticareti sonrasında ise dünya ekonomisi olumsuz etkilenecektir. Merkez Bankaları da bu olumsuzluklara kayıtsız kalamayacaktır. Böylece 2018 yılında ekonomide ve ticarette büyüme-para politikalarında sıkılaşma senaryosu yerini ekonomide ve ticarette yavaşlama ve para politikalarında gevşeme senaryosuna bırakabilecektir. Ancak bunun için çok daha kapsamlı önemler ve karşıtlıklar yaşanmalıdır.
Küresel ortamda bu gelişmeler yaşanırken Türkiye ekonomisi 2017 yılını yüzde 7,4 büyüme ile kapatmıştır. Büyümenin önemli itici gücü ihracat ve ihracatın tetiklediği sanayideki üretim artışı olmuştur. İhracat ve sanayi üretimi bu yıl da hissedilir bir artış ile başlamıştır. Muhtemelen 2018 yılındaki 170 milyar dolar ihracat hedefi aşılacaktır. Ekonomik büyüme de buna bağlı olarak yine yüksek gerçekleşebilecektir. Ancak küresel ekonomideki korumacılık ve küresel siyasetteki karşıtlıklar kademeli olarak Türkiye'nin de ihracatını olumsuz etkileyebilecektir. Şimdilik etki sınırlı kalacak gibi görünmektedir. AB'nin de önlemler alması ve ABD'nin Rusya ve İran'a yeni yaptırımlar getirmesi Türkiye'nin ihracatını daha çok etkileyecek unsurlar olacaktır. Nisan ve Mayıs ayları korumacılık ve karşıtlıkların durağanlaşacağı veya tam anlamı ile savaşa dönüşeceği aylar olarak yakından izlenecektir.