İran'ı düşünmek gerek
Fırsatları iyi değerlendirebilmek için doğru çözümlere ihtiyaç olduğu ortada. İşte bu noktada, İran'a yelken açacak kurumların, ortamı ne derece iyi bildikleri azami önem taşıyor. İran'a bir yerli ortak edinip girmek de, tek başına merhaba demek de, üretim için hat kiralayarak adım atmak da mümkün ancak bunların hepsinin artı ve eksilerini iyi kavrayıp tartmak gerekiyor.
İran ekonomisi, yaptırımsız yeni dönemde serpilmeyi beklerken, birçok ülke de bu yeni başlangıçtan onunla birlikte istifade etmek için kolları sıvadı. Ülkenin, küreselleşme dalgasından mahrum kalıp kendi çapında geliştirdiği sektörlerini, işbirlikleriyle artık daha verimli ve katma değerli hale getirme şansı var. Bu minvalde hızlanması beklenen İran ekonomisi, gelişime aç bir pazar olması hasebiyle şu sıralar dünyanın gözbebeği… Finans sisteminde henüz aşılmamış sıkıntılar başta olmak üzere, derin bürokrasi ve kayıt dışılık gibi olumsuzlukların varlığı bilinmekle birlikte, engin fırsatlar nedeniyle dünya ekonomilerinin bu pazardan gözünü alması biraz zor. Ve söz konusu yeni dönemde, Türkiye'nin de, yanı başındaki bu yarıştan geri kalmaması önem taşıyor.
Türkiye ve İran son tahlilde, birbirinin ihracat pazarları arasında ön sıralarda yer alan iki ortak… Ve nükleer dönemde aksaklıklar yaşanmış olsa da, ticaret ilişkileri epey eskiye dayanıyor. Şimdi ise bu ilişkileri yeşertmek mümkün ancak artacak rekabeti de göze alıp çevik davranmak gerekiyor. Bunun yanı sıra Türkiye, gelişime açık komşusunda sadece ticaret değil, yatırım ilişkilerini de canlandırmayı düşünmeli. Bu kapsamda, İran'da yatırım girişleri artık yeni bir safhaya geçecekken, yabancılar için kredi imkânları ve sanayi bölgelerinde teşvikler oluşturulacağı göze çarpıyor. Son yıllarda iki taraflı bir hareketsizlik yaşayan Türkiye-İran yatırım ilişkileri de, gelişmeler doğrultusunda fırsatlardan istifade edip kıpırdanmayı umabilir.
Bu bağlamda ilgili Türk firmalarının, İran'ın kendi ekonomisindeki potansiyelin yanı sıra buradan Türkmenistan, Afganistan ve Pakistan gibi yakın pazarlara ulaşım hususunu hatırlaması da yerinde olacaktır. Ayrıca İran'da yatırımcılar açısından cazip bir faktörün, nispeten ucuz enerji olduğunu belirtmek gerekir. Sektörden sektöre değişmekle birlikte, ülkedeki bir kısım hammadde de düşük maliyet veya daha iyi kalite nedeniyle avantajlar oluşturabiliyor. Ek olarak, İran'ın, tesis ve altyapı inşası konusunda da yatırımlar için ciddi olanaklar sunduğunun altını çizmekte fayda var.
Öte yandan, fırsatları iyi değerlendirebilmek için doğru çözümlere ihtiyaç olduğu da ortada. İşte bu noktada, İran'a yelken açacak kurumların, ortamı ne derece iyi bildikleri azami önem taşıyor. İran'a bir yerli ortak edinip girmek de, tek başına merhaba demek de, üretim için hat kiralayarak adım atmak da mümkün ancak bunların hepsinin artı ve eksilerini iyi kavrayıp tartmak gerekiyor.
Sonuç olarak, firmalarımızın İran'ı kesinlikle düşünmesi ancak en doğru formüllerle ilerlemesi şart… İşte bu bağlamda, ilgili kamu kurumlarımıza da, firmalarımızı desteklemek üzere, iki taraflı etkin işleyecek ve İran uzmanlarının eşlik ettiği “bilgi aktarım mekanizmaları” kurma görevi düştüğü kanaatindeyim.