FITCH ayıp mı etti? Etmediyse kim ayıp etti?
Kredi derecelendirme kuruluşlarının siyasi baskı altında karar verdikleri artık gizlenmeyen bir gerçek. Not değerleriyle küresel sermayeyi bir yerden başka bir yere hareket ettirdikleri, kaynakların maliyetini belirledikleri bir başka gerçek. Asla güven olmaz ama onlarsız da yaşanmaz. Hele ki S&P'nin Türkiye'ye karşı hasmane tutumu bu düşüncemizi perçinliyor. Moody's de kredi notunu teyit etmeyip pas geçince ister istemez tüm dikkat Fitch'e çevrildi. Fitch beklediğimiz gibi davrandı aslında. Türkiye'nin notunu teyit etmekle beraber görünümü negatife çevirdi. Bu ihtimalden hep bahsediyorduk zaten. Eğer görünüm negatife çevrilmişse, mutlaka kısa zamanda bir inceleme daha yapılacak ve kredi notunun düşüp düşmeyeceğine karar verilecek demektir. Peki Fitch aslında ne demek istedi? Kısaca anlatayım. Her şeyden önce "başınıza gelenlerin farkındayız ve anlıyoruz" dedi. Ancak görünümü negatife çevirerek de şunun altını çizdi: "15 Temmuz'dan önce de büyüme, enflasyon ve bazı parametrelerde kırılganlıklar vardı, yeni bir model ortaya koymazsanız notunuzu kırarız." Bazı kararlar sizden bağımsız veriliyorsa kızmak yerine anlamak gerekiyor. Bir an kendimizi Türkiye'ye kredi notu verecek uzmanların yerine koyalım. Çeşitli kesimlerden toparladığımız notları masaya yatıralım.
Sanayicisinden Ticaret erbabına kadar büyümeye katkı veren kesimler, teşviklerin karışıklığından bankaların yaklaşımına, vergilerden dış ticaret rejimine kadar her konuda yakınıyor. Haydi diyelim yakınmaları normal. Ne de olsa işadamı hep fazlasını ister. Başka bir sorunun cevabını arayalım.
Peki, uygulanan politikaların sektörler üzerinde pozitif bir etkisi var mı? Elimizdeki rakamlar 2014 seviyelerine bile ulaşılmadığını gösteriyor. Sürekli gayri menkul üzerine enstrüman icat eden bir yaklaşım var. "İstihdam Deposu" olarak tarif edilen emek yoğun sektörlerde de durum farklı değil. Yine de yılmadınız diyelim. "Yakın zamanda bu durumu değiştirmek için radikal bir öneri geliştirilmiş mi" diye araştırmaya devam ediyorsunuz. Tüm bu toz dumanın arasında ortaya atılan önerilere bakıyorsunuz. Yeterince hayat tecrübeniz varsa gülümser, "günü kurtarmaya çalışıyorlar" dersiniz. Vergi Teşviklerinin de sürekli olarak vatandaşın vergi kaçırdığını ima eder şekilde ele alındığını gördüğünüzde bu intiba iyice pekişir.
Tekrar soruyorum: Hiç bir art niyet aramadan, bir kredi derecelendirmesi yapmak için görevlendirildiğiniz bir ülkede yukarıda bahsettiğim sorunlar ile karşılaşsanız, siz ne yapardınız? Eğer insaflıysanız, "bu kadar badire atlattılar ama sağlamlar" der, notu kırmazsınız. Yükseltmek zaten mümkün değil.
Hatta bir iyilik daha yaparsınız. Ülkenin bu yaklaşımları değiştirmesi için bir uyarı yaparsınız ve görünümü bir kademe aşağıya çevirirsiniz. "Ama İspanya'nın ve İtalya'nın durumu bizden kötü" diyenleri duyar gibiyim. Doğru ama onlar bizim kadar dikkat çekmiyorlar.
Bu arada, hem Moody's hem de Fitch'in üzerindeki siyasi baskıların varlığından şüphe duymadığımı eklemek istiyorum. Dolayısıyla, bu ortamda ellerinden gelenin en doğrusunu yapmış ve insaflı davranmışlar desem yanlış olmaz. S&P için aynı kelimeleri sarf etmem mümkün değil.