Kur Riski-deprem Riski
Merkez Bankası'nın net varlıklarında hâlâ ciddi bir negatif bakiyenin bulunması ve rezervlerin azalması dikkat etmemiz gereken gelişmeler olarak adlandırılabilir. Kur riski, Türkiye'nin öteden beri üzerinde taşıdığı bir tehlike ancak meselenin çözümü konusunda kimse fikir birliğine varamıyor.
Aslında uzun vadeye yayılmış şekilde yapılması gerekenler belli: Döviz kazandırıcı faaliyetleri cesaretlendirmek ve sayısını artırmak, aramalı bağımlılığını azaltmak, ihracata katma değer kazandırmak, ekonomide ani karar değişiklikleri yerine hukukun üstünlüğünü ortaya koyan güven ortamını yaratmak, dış ticarette korumacılığı her aklımıza gelen üründe değil, seçici olarak yapmak, kamu ihalelerinde yerli ürün kullanımını yaygınlaştırmak, Türk lirası finansman olanaklarını maliyet ve vade açısından rekabetçi hâle getirmek, ulusal paranın kullanımını teşvik etmek ve mesnetsiz dövize endeksli faturalamayı ortadan kaldırmak vbg.
Bu listeye elbette daha birçok ekleme yapılabilir. Ancak kısa vadede yapılacak olanlar için de uzun vadeli bir sabır gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Mesela, kurları acilen serbest hâle getirmek lazım. Çünkü kurların üzerinde kurulan suni baskı sebebiyle fiyatlama davranışları bozulmaya devam ediyor. Herkes "nasıl olsa döviz yükselecek" diyor ve adımını o şekilde atıyor. Elbette baskı kalkınca kurlar yükselecek ama şu anki uygulama sebebiyle ileride daha büyük döviz ataklarına maruz kalabiliriz.
TL KullanımınI Zorlamanın Faydası Yok Ama Özendirebiliriz
Eş zamanlı olarak ihracatçıların dövizlerini yine ihracatçıların kullanacağı şekilde eski hâline getirmemiz gerekiyor. Türkiye'nin müzmin döviz ihtiyacını azaltan faaliyetler gösterenleri, piyasa şartları dışındaki uygulamalarla endişelendirmek arzu edilen sonucu vermedi, vermemekte. Neticede kur yükseldiği zaman ithalat azalıyor, ihracat cesaret buluyor ve tekrar dengeye kavuşmak mümkün oluyordu. Şimdi ise kur baskılandığı hâlde dış ticaret açığı ve cari açık büyüme devam ediyor.
Elbette, daha da radikal bir uygulamayla Türkiye'deki dövizle ilgili işlemlerin, döviz tevdiat hesabı açılmasının, döviz kredilerinin ya da dövize endeksli kredilerin tamamen kaldırılması da konuşulabilir. Ülke içinde döviz kullanımı ya da serbest şekilde döviz alım satımı sınırlandırılabilir. Ancak Türk lirası "güçlü para" değil, hatta paralar arasında en zayıf olanlardan bir tanesi oldu. Yurt dışına seyahat edenlerin, yurt dışı ile iş ilişkisi olanların veya yurt dışında okuyanların hangi metotlarla işlem yapabileceğini doğru şekilde tespit etmeden sınırlamalar koyulursa bu sefer de kaos meydana gelir. Bu uyarıyı yapmamın sebebi şu:
Bugüne kadar alınan önlemlerin önemli bir kısmına sonradan düzeltme geldi ya da uygulanamaz olduğu anlaşılınca geri çekildi. Dolayısıyla dövizle alakalı kararlar oldukça hassas kararlar olduğu için çok yönlü ve derli toplu düşünüp o şekilde bir yol haritası benimsenmesi en uygun davranış olacaktır diye düşünüyorum.
Deprem Sonrası Senaryolar...
Öncelikle bazı ihtimalleri seslendirelim:
- Merkez Bankası, faiz indirmeye devam edebilir.
- Seçimler, zamanında yapılabilir; beklenmedik sonuçlar oluşabilir.
- Farklı bölgelerde deprem ya da doğal afet beklenebilir.
- Kredi kampanyaları ve efektif talebi uyaran uygulamalar enflasyonu artırabilir.
“Bunların hepsi aynı anda gerçekleşirse” diye öngörüde bulunmak yerine, bazılarının gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkacak durumu tahmin etmeye çalışalım. Enseyi karartmaya, hele ki bu zamanda, gerek yok.
Bu yıl enflasyon en az yüzde 50 olarak gerçekleşirken büyüme yüzde 2 veya yüzde 2,5 civarında gerçekleşir. İşsizlik yüzde 12,5 üzerine çıkıp yüzde 11,5 olarak yılı bitirebilir. Cari açığın millî gelire oranı yüzde 5'i aşabilir. Kamu borç stokunun millî gelire oranı tekrar yüzde 40'ın üzerine, hatta yüzde 45'lere gelebilir. 2023'ü bu şekilde geride bırakmayı başarabilirsek, 2024'te enflasyonun yüzde 35 civarında olacağını, büyümenin yüzde 4'ü bulacağını, işsizliğin yüzde 10,5'e gerileyeceğini, cari açığın milli gelire oranının yüzde 4'ün altında kalabileceğini, kamu borcunun millî gelire oranının da tekrar 2022 seviyesine, yani yüzde 38'e geri döneceğini söyleyebiliriz. Bunlar tabii ki "en iyi ihtimal" kategorisinde değerlendirilmeli.