Sıkılaşma, resesyon, ihracat finansmanı, Türk lirası
Türkiye ekonomisinde son bir ya da bir buçuk yıldır sağlıklı büyümenin sürükleyicisi ihracat için iç ve dış şartlar, 2022 yılının ikinci yarısından itibaren önemli ölçüde değişti. Pandemi sonrası ortaya çıkan yeni normal koşulları, yılın başında, savaşın sebep olduğu etkilere maruz kalmıştı. Yılın ikinci yarısında ise para politikalarında sıkılaşma ile küresel ekonomide resesyon ve yavaşlama, sürece eklenecek yeni koşullar olacak.
Pandemi sonrası ortaya çıkan yeni koşullar içinde yükselen enflasyon, merkez bankalarının beklediği gibi geçici olmadı ve 2022 yılına artış eğilimi içinde başladı. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ile başlayan savaşın yarattığı koşullar, enflasyondaki artışı önemli ölçüde hızlandırdı. Uzun yıllardır ekonomilerinde enflasyon yaratmaya çalışan gelişmiş ülkeler, son 40 yılın en yüksek enflasyonları ile karşı karşıya kaldı. Enflasyonlar katılaştı ve artış eğilimleri de hâlâ sürüyor.
Gelişmiş ülkelerin merkez bankaları, 40 yılın en yüksek enflasyonları karşısında hızla sıkı para politikalarına geçiyor. En önemli pazarımız Avrupa'da, merkez bankası 11 yıl aradan sonra ilk kez faiz oranlarını artırdı. Avrupa Merkez Bankası, faiz artışlarına devam edecek. Muhtemelen 2023 yılı ortasına kadar politika faizini yüzde 2,0'ye yükseltecek. Bu faiz artışının Haziran ayı itibarıyla yüzde 8,6'ya ulaşan tüketici enflasyonuna ne kadar etki edeceğini zaman gösterecek.
ABD Merkez Bankası (FED) ise daha hızlı bir sıkılaşma içine girdi. FED hem faizleri artırıyor hem de bilançosunu küçültüyor. FED de 2022 sonuna kadar politika faizini, yüzde 3,5'e kadar yükseltebilecek. Japonya hariç, tüm gelişmiş ülkelerin merkez bankaları, en azından 2023 yılı ortasına kadar para politikalarında sıkılaşmayı sürdürecek. Sonra sıkılaşmaların enflasyonlar üzerindeki etkileri belirleyecek. Gelecek bir yıllık sıkılaşma sürecinde ABD doları gücünü korurken finansman ve kredi koşulları da giderek sıkılaşacak. Para politikalarındaki sıkılaşmanın, reel ekonomi üzerindeki etkisi ise yavaşlama veya resesyon yani durgunluk ve küçülme olacak. Yavaşlama, durgunluk ve küçülme ihracatımız açısından üç farklı senaryoyu da oluşturuyor. Gelecek bir yıl içinde ABD'de hissedilir bir yavaşlama olacak ancak durgunluk veya resesyon, şimdilik öngörülüyor.
Avrupa'da ve İngiltere'de ise 2022 yılı son çeyreği ile 2023 yılının ilk iki çeyreğinde durgunluk ve sınırlı küçülmelerin yaşanma olasılığı oldukça yüksek. Avrupa ve İngiltere ekonomileri, sadece parasal sıkılaşmadan değil, savaştan ve Rusya ile ilişkilerdeki gerginlikten de etkilenecek. Özellikle enerji açısından zor bir kış geçirileceği tahmin ediliyor. Tüketicilerin bir yandan yüksek enflasyon karşısında satın alma güçleri ve tüketim harcamaları azalırken diğer yandan enerji tasarrufu önlemleri ile üretimde de duraklamalar yaşanacak. Bu nedenle Avrupa'da ve İngiltere'de durgunluk ve küçülme beklentileri daha ağır basıyor.
Türkiye'nin ihracatı da yılın ikinci yarısında, parasal sıkılaşma ve pazarlardaki yavaşlamalardan etkilenecek. Özellikle hızlı, yarı dayanıklı ve dayanıklı tüketim malları ihracatında etkiler, daha kuvvetli hissedilecek. 2022 yılının son çeyreğinde ve 2023 yılının ilk çeyreğinde ihracatımızın geçmiş yılın altında kalma olasılığı yüksek. Türkiye'ye yönelik ilave tedarik talebi, tüketim mallarında azalacak ancak enerji yoğun ürünlerde ve sermaye mallarında ilave tedarik talebinde artış olasılığı da bulunuyor.
Türkiye'de ihracatın ikinci yarıyıl performansını etkileyecek diğer iki önemli unsur ise ihracat finansmanı ile Türk lirasının değer olacak. Yeni ekonomi modeli içindeki liralaşma önceliğinde, ihracatçıların ilk hedef olarak görülmesi, sıkıntı yaratmaya devam ediyor. Yeni ekonomi modeli içinde ihracat finansman olanakları, döviz kuru politikasının veya liralaşmanın ana aracı hâline geldi. Diğer bir deyişle ihracatçının finansmanından çok ihracatçıların dövizlerinin bozdurulması ana hedef hâline geldi. Küresel pazarlarda koşulların bozulduğu böylesine bir ortamda, dünya ile bütünleşen ve bilançosunda yabancı para bulundurması son derece doğal olan ihracatçılara yönelik finansman kısıtlamaları sıkıntılar yaratmaya devam edecek.
Türk lirasındaki değer kaybı ile enflasyon da âdeta yarış içine girdi. Türk lirasındaki değer kaybı, enflasyonu artırırken ihracatçıların maliyetlerini de yükseltiyor.Bu nedenle döviz kuru artışlarının ihracatçıya ilave katkısı olmamakla birlikte sadece artan maliyetlerin bir bölümünü kısa süreliğine karşılayabiliyor. Yılın ikinci yarısında hem yüksek enflasyon ve maliyet artışları sürecek hem de Türk lirasında değer kaybı hızlanacak. 2000'ler öncesi dönemin sarmalına dönüşen bu koşullar, ihracatçıların rekabet gücünü de kalıcı olarak bozacak. Finansman sıkıntıları ve yavaşlayan pazarlar da düşünüldüğünde ihracatımız, zorlu