Faiz Ne Zehirdir Ne De İlaç
Sebep-sonuç ilişkilerinin karmakarışık hâle geldiği 21. yüzyılın ekonomi dünyasında, daha önce denenmiş ve yan etkileri olmuş reçeteleri uygulamak elbette mantıklı değil. Ortodoks yaklaşımlarla, enflasyonla mücadelenin neticesinde işsizlik ve büyüme yavaşlaması da olabiliyor. Türkiye'de daha önceki dönemlerde enflasyon düşerken büyümenin sağlanması, birçok olumlu gelişmenin yan yana gelmesiyle gerçekleşti. Ancak karar alıcılar bunu “mutlak hakikat” gibi kabul etti. Öncelikle yükselen enflasyonun döneme, yaşanan sürecin şartlarına ve sebeplerine göre farklı şekilde meydana geldiğini, tek bir reçete ile tüm enflasyon çeşitlerine çare bulamayacağımız bilinmeli. Belki de bundan dolayı Ortodoks politikaların dışına çıkan yeni öneriler ortaya atılıyor.
Fakat ana akım ekonomistler ile kendini “yenilikçi” olarak tarif eden ekonomistler arasındaki tartışma, bana göre esas meseleden kopmuş gözüküyor. Aklı başında herhangi bir kişinin yüksek faizin faydalı bir durum olduğunu söylemesi imkânsız. Eğer talep enflasyonu yaşanmıyorsa faizleri yükseltmenin soruna çare olmayacağı da ortada. Şimdi meselenin asıl kilitlendiği yere gelelim.
Faizin içinde enflasyon ve riskler olduğuna göre nominal faizlerin düşmesi için ne yapılması gerektiği aşikâr. Buradan hareketle “Enflasyonu düşürmek için ne yapmalı?” sorusu akla geliyor. Eğer faiz, enflasyon ve risklerin bağımlı değişkeniyse faizler üzerinden bunlara etki yapmamızın sınırlı olacağını kabul etmemiz gerekir. Yani faizi yükseltmek ya da düşürmek, enflasyon oranı üzerinde kalıcı bir etki sağlamaz. Hatta istenmeyen yan etkiler ortaya çıkarabilir. Hele ki yaşadığımız maliyet enflasyonu dikkate alınınca mesele daha ciddi hâle geliyor.
Şu an geldiğimiz noktada ana akım iktisatçılar, faizin yükseltilmesini savunuyor. Eğer bunu enflasyonla mücadele için söylüyorlarsa bilmeliler ki fazla etkisi olmayacak. Diğer taraftan “yenilikçiler” denen meslektaşlar, faizlerin düşmesini savunuyor. Bunun da yan etkilerini yeterince test ettik, diye düşünüyorum. Manzara meydanda…
Faiz Ağrı Kesicidir, Reçete Farklı Olmalı
Peki reçete ne? Neticede ithal malların yurt dışındaki fiyatlarına müdahale edemediğimize göre ithalat vergilerini radikal şekilde düşürmekten başka çare yok. Başka türlü, üreticinin ve ticaret erbabının maliyetlerini düşüremeyiz. Dış ticaret rejimi, bu hâliyle yabancı her türlü mal ve hizmeti pahalılaştırırken yerli üreticilerin de fiyatlarını yükseltmesini teşvik ediyor. “Ne de olsa rakiplerin malları çok pahalı hâle geldi, biz fiyatları artırsak da ucuz kalıyoruz.” yaklaşımı oluşuyor. Üretenlerin tekelleşme çabaları, nihai mal üretenleri zorluyor desem, yanlış olmaz.
Bir başka sıkıntı da dolaylı vergiler. Kamu harcamalarını en kolay finanse etme yolu, dolaylı vergileri artırmak ancak bu durum fiyatların zincirleme şekilde yükselmesine sebep başlayarak en akla hayale gelmeyecek zorunlu mal ya da hizmetlere kadar kesilen dolaylı vergiler, bir maldan diğerine enflasyonist etkilerin transfer edilmesi sonucunu yaratıyor. Çünkü bazı ürünler, nihai mal ya da hizmet olabildiği gibi ara malı ya da tamamlayıcı mal hüviyetinde de olabiliyor.
Hâl böyleyken dövize endeksli yaşantımız nedeniyle ve kurlar yükseldikçe artan fiyatları da hesaba kattığımızda, “Yeni bir şey deniyoruz…” çerçevesinde atılan adımların yan etkilerinin arzu edilen sonucu yaratmadığı görülüyor. Politika faizlerini düşürürken hem kurları hem piyasa faizlerini hem kamu borçlanma kağıtlarının faizlerini hem de enflasyonu yükseltmiş olduk. Hadi yurt dışındaki fiyat artışlarına müdahale şansımız yok ancak kendi elimizle enflasyonu yükseltmemiz de başlı başına hatalı bir yaklaşım. Faturası, elbette vatandaşa çıkıyor.
Gelinen noktada, kur garantili faizi şahıslardan kurumlara yayan, vergiden muaf hâle getirmek için uğraşan ekonomi yönetimi belki “örtülü faiz” teklif etmedi ama “Heterodoks” denemenin zararlı yan etkisinin üzerini örttü diyebilirim. Tekrar ediyorum, bu enflasyonu faizleri yükselterek yenmemiz düşük bir ihtimal ve neticesi büyüme krizi olacaktı. Ancak faizleri düşürme çabası da aynı neticeyi yarattı. Faizler yükseldi ama enflasyon daha uzun süre yüksek seyredecek. Yani döndük dolaştık, ters yönden aynı yere geldik.
Ben kendi adıma neşter atılması gereken yerleri sürekli anlatıyorum. Ara malında dışa bağımlılığı kırmak ve rekabet ortamını yaratarak sömürüye son vermek, dış ticaret rejimi ve vergi rejimini rasyonel hâle getirmek, vatandaşların hayatlarına doğrudan etki yapan mal ve hizmetlerdeki dolaylı vergileri radikal şekilde düşürmek, üreticilerin maliyetlerini düşürecek tüm hamleleri yapmak ve elbette güven erozyonu yaratacak söylemlerden uzak durarak döviz kurlarının sakin kalmasını sağlamak gerek.
Geri kalan faktörler zaman içinde normale dönecektir. Yeter ki bizler önce acil olan adımları atalım.