-
Merkez Bankası ve Bankalar
-
Her Ülkenin Kuruluş Felsefesi Farklıdır
Ülkelerin kurucularının felsefelerindeki farklılık aynı zamanda ekonomik, sosyal, diplomatik ve siyasi farklılıkların da hazırlayıcısı oluyor. Mesela ABD'nin kuruluş felsefesini bir Amerikalı şöyle anlatmış: "...Kurucu babalarımız demokrasinin mükemmel bir rejim olmadığını bildikleri hâlde inandıkları şey özgür irade idi. Kişilerin hak ve özgürlükleri doğrultusunda yaptıkları tercihlerin bu mükemmel olmayan rejimi yaşanır hale getireceğini düşünüyorlardı. Eğer Amerika bu kurucu felsefesinden ayrılırsa, dünyadaki herkes de özgür iradeye olan saygısını kaybeder…”
-
Kur Riski-deprem Riski
Merkez Bankası'nın net varlıklarında hâlâ ciddi bir negatif bakiyenin bulunması ve rezervlerin azalması dikkat etmemiz gereken gelişmeler olarak adlandırılabilir. Kur riski, Türkiye'nin öteden beri üzerinde taşıdığı bir tehlike ancak meselenin çözümü konusunda kimse fikir birliğine varamıyor.
-
Az gelişmişlik kader mi?
İktisatın babasını “Adam Smith” olarak tarif edenlerden cesaret alarak, iktisadın amcası Keynes'dir diyorum. Çünkü vermek istemediği ya da gücünün yetmediği yerde ortaya çıkan varlıklı amcayı tarif etmiş. Ayrıca klasik iktisatçılar gibi illa ekonominin dengeye gelmesi için “tam istihdam seviyesinin” gerekmediğinin, aslında "denge" diye tarif edilmesi gereken unsurun "yatırım tasarruf eşitliği" olduğunun altını çizmiş.
-
“Yeni Yüzyıla Yeni Tasarım”
Pazar, kapasite, tedarik, lojistik, enerji tabanındaki üretim faaliyetinin; bankacılık ve finans, sigortacılık, etkin para ve maliye politikaları, teşvikler, para ve kur politikası, diplomasi ve sosyal yaklaşımlarla desteklenmesi gerekiyor.
-
Yöneticilik Ve Yönetmek Üzerine…
Bu arada unutmadan hatırlatayım: Yenilik her zaman iyidir ancak laf olsun diye yenilik yapılmaz. Kazanan taktiği sakın değiştirmeyin.
-
“Büyümek, büyük olmak, büyük kalmak... Revisited…” *
Sözün özü, “İçeride şişman şirketlerle boğuşacağınıza dışarıda sağlıklı şirketlerle yarışın”. Müşteriniz sizi en az yönetim kurulunuz kadar iyi yönetir, bunu unutmayın. Yani boşu boşuna “yerel” büyüklerle uğraşmayın, büyük denizlere yelken açın.
-
Sessiz İstifa: Nedir ve Nasıl Önlenir?
Firmalarla ve mesleki kuruluşlarla temas ettikçe bazı adımların atıldığını ancak sırasının şaşırılmış olduğunu fark ediyorum.
-
Neden Markalaşamıyoruz?
“Neden Türkiye'den marka çıkmıyor?” diye sordukları zaman, hep tebessüm ediyorum. marka olmanın yolu, dev olmaktan ya da büyük olmaktan geçmiyor. tam tersine krizlere, darboğazlara ve zorluklara rağmen ayakta kalabilmeye, köklü ve saygın bir tarih oluşturabilmeye, müşterilerine karşı sorumlu olabilmeye dayanıyor.
-
Paritedeki gelişmelerin enflasyonist etkisi olacak
Dış ticaret hadlerinin gelişimi, bize zaten şunu gösteriyordu: İhracat mallarımızın değeri, ithal ettiğimiz malların değerine göre en az yüzde 30 düşük durumda. İthalatımızın yüzde 90'a yakını ham madde-ara malı-yatırım malı olduğu için ürettikçe cari açık veren bir hâldeyken, değer açısından gerilemek, elbette dış ticaret açığı ve cari açık üzerinde olumsuz etki yapıyor.
-
Hazır giyim kendini yenilemeli
Marka algısını erkek giyimi üzerine dayandıran mağazalarda, akla ilk gelen ürün takım elbise oluyor. Zaten alışveriş merkezlerinin içindeki pozisyonlanmaları da bu şekilde. Yani kendilerine rakip olan ve takım elbise satan ya da o şekilde piyasada yükselmiş diğer markalarla yan yana yer alıyorlar.
-
Gastronomi ekonomisi
Mayıs ayında İstanbul'daki Gastronomi Zirvesi'ne katıldım. Sadece 7 dakikalık sunum için 15 gün hazırlık yaparken katkı veren Verimetrik ve Topkapı Üniversitesi Gastronomi Bölümü'ne teşekkür ederim. Anlattıklarımın özetini paylaşıyorum.
-
Kredi verenlere tavsiyeler
Hatırlıyorum bir siyaset analisti "Ülkeye Rusların parası gelecek hazır olun." dedi ancak aynı toplantıdaki bir başka uzman "Gelse bu zamana kadar gelirdi." diye cevap verdi. Zaten uzmanların önemli bir kısmı düşük büyüme ve yüksek enflasyon yaşayacağımızı düşünüyor.
-
Yabancılar En Çok Neyi Merak Ediyor?
Dünyanın tüm markaları ve firmaları, ne kadar kendi piyasalarına hâkim olurlarsa olsun, rakiplere göre fiyatlarını belirleyerek yola devam ediyorlar. Bu doğrultuda "uçtan uca" tüm süreçlerin dâhil edildiği bir planlama ile yola devam ediyorlar. Kapasite, tedarik, enerji, lojistik ve finansmanın yanında ülkelerin hukuk sistemleri de büyük önem taşıyor.
-
Mantık ile Menfaat Uzlaşabilir
İnsanları mantıkla ikna etmek zor ancak menfaatine hitap ederseniz, ikna etmek mümkündür. Ben demiyorum, bir filozof demiş... Ancak haklılık payı yok değil. Bu sebeple kurumlar içindeki köklü değişimleri gerçekleştirmenin temeli ancak ve ancak paydaşların menfaatine seslenmek olduğu söylenebilir.
-
Faiz Ne Zehirdir Ne De İlaç
Türkiye'de daha önceki dönemlerde enflasyon düşerken büyümenin sağlanması, birçok olumlu gelişmenin yan yana gelmesiyle gerçekleşti. Ancak karar alıcılar bunu “mutlak hakikat” gibi kabul etti.
-
Para Mı Değer Mi? Siz Karar Verin…
“Anlaşılan Atatürk'ün yaptığı devrimi tekrarlama zamanı geldi. Sürekli değer kaybeden bir değiş-tokuş aracı yerine cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi devletin ve milletin elindeki kıymetlere ve yüksek teknolojiye dayanan 'yeni bir değer' gerekiyor.”
-
Mustafa Kemal Atatürk, Bugün Yaşasaydı Ne İsterdi?
Atatürkçü olmak saf tutmak değildir. Aksine doğrunun yanında, ahlakın içinde; vefa ile nezaketin, yaratıcılık ve zekânın, hak ve özgürlüklerin önünü kesmeden yaşamaktır.
-
Küresel Kurumsal Vergi Oranları
OECD'ye göre, küresel satışları 20 milyar euro ve karlılığı % 10'un üzerinde olan çok uluslu şirketler bu yeni kurallar kapsamında olacak.
-
Türkiye-ABD: Benzerlikler ve Farklılıklar
Türkiye ile ABD arasındaki benzerlikler ve farklılıklar üzerine biraz da espriler katarak yaptığım sunumun bir özetini sizlerle paylaşmak istiyorum.
-
"Türkiye'nin İlk İhracat Şurasına Doğru..."
-
“Big Mac Yerken Aklınıza Bunlar Gelir Mi?”
-
Markalaşma Serüvenine Nasıl Devam Edelim?
Tekstil sektöründe kalite macerası, dünya üzerinde yazılmış en önemli başarılardan biridir. Ancak aynı şeyi markalaşma için söylemem elbette mümkün değil.
-
“Büyümek, Büyük Olmak, Büyük Kalmak...”
Sözün özü, “İçerde şişman şirketlerle boğuşacağınıza, dışarda sağlıklı şirketlerle yarışın.” Müşteriniz sizi en az yönetim kurulunuz kadar iyi yönetir, bunu unutmayın. Yani boşu boşuna ‘yerel' büyüklerle uğraşmayın, büyük denizlere yelken açın.
-
“Yozlaşan Liberalizm Değil, Kapitalizm...”
“Yozlaşan liberalizm değil, kapitalizm...”
Kavramları birbirine karıştırdıkça meselenin özünden uzaklaşıyoruz. Bu sebeple aklımdaki düşünce balonlarını düzene koyarak, bir akıl yürütmesi yapmaya karar verdim. Ve başlıyorum: Bir ülkede bankacılık sisteminin varlığı, o ülkede yaşanan olumsuzlukların düzeleceği anlamına gelmiyor maalesef. Eğer hukuki, sosyal ve siyasal yapının yanında alışkanlıklar da gelişmenin önünde engel ise bankalar ve banka harici finans kurumlarının varlığı; yaşanan olumsuzlukları hafifletmez. Aksine bazen ağırlaştırabilir. 2001 bankacılık krizi ile ABD, Güney Kore ve Tayvan'daki örnekler hep göz önünde bulundurulmalı. Geçtiğimiz dönemde devasa bankaların bile çöküşüyle krizin ciddi boyutlara ulaştığını, kredi ihtiyacının karşılanamaması sebebiyle reel sektörün çok ciddi tehlikelere maruz kaldığını gördük. Bu tip gelişmeler birçok ülkede iktidar değişikliklerine bile yol açtı.
-
"Dış Ticaret Sistemine Dokunmayan Reform Olmaz..."
Karmaşık bir gümrükleme sistemi üzerinde devam etmekte olan dış ticaretimizde 185 belgeyle gerçekleştirilen ithalat işlemleri, büyük ölçüde elektronik düzeyde devam etse de azımsanmayacak kısmı birçok bakanlıktan alınan fiziki belgelerle yürüyor.
-
“Bu Sefer Gençler İçin Yazdım...”
Aslına bakarsanız içinde bulunduğumuz bağlamsal kırılganlık, yetersizlik, ya da daha sert bir ifadeyle iflas olarak tarif edeceğimiz süreç çok uzun süre önce başlamıştı ancak Pandemi bunu oldukça belirgin hale getirdi diyebilirim.
-
Kripto Paranın Arkasında Kim Var?
Bir yatırım enstrümanının arkasında illa bir otoritenin olmasına gerek yok. Yatırımcılar bir enstrümana itibar ediyorsa; hacim, yatırımcı sayısı, tarihçesi, rakipleri gibi detayları inceleyerek karar vermek gerekiyor
-
Savunma İttifaklarından Ticari İttifaklara Geçmek Lazım
ABD tarafından açıklanan yaptırımların Savunma Sanayi çerçevesinde sınırlanması, aslında yine aynı çerçeveden çözüleceğini gösteriyor.
-
Dijital Dünyada Konfor ve Güven Var
-
İhtiyaçlar Hiyerarşisi 2.0
Sürekli ekonomi yazmak yerine biraz da teknolojik gelişmelerden bahsetmek bana iyi geliyor. Geçenlerde Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi ile tarif edilen dünyayı teknolojik ve dijital ihtiyaçlar hiyerarşisine çeviren bir çalışmayı okudum.
-
Kredi Notunun Kırılması Ne Anlama Geliyor?...
Türkiye'nin menfaatlerini korumak adına birçok cephede mücadele ederken, fazladan cephe açmamak için mutlaka karar alıcıların dikkat ettiği ekonomik kurumlarla diyaloğu güçlü tutmalıyız.
-
Aman Altının Altında Kalmayalım...
Bu süreçte yine Ayşe Teyzeler zarar görmediler, çünkü TL sayısız defa devalüe oldu. Gram/TL hep yükselişe devam etti. Altın yatırımı geleneksel halden "yapısal bir takıntı" haline dönüştü.”
-
"Doğru Merkez Bankacılığı Doğru İletişimle Başlar..."
Aslına bakılırsa Merkez Bankası'nın mevcut yönetiminin daha önceki yönetimlere göre piyasaları daha rahat okuduğunu, siyaseti ve diplomasiyi daha yakından gözlediğini ve sosyal gelişmeleri de daha doğru takip ettiğini söyleyebilirim.
-
Finans Cephesinde Son Durum...
Aktif Rasyosu uygulamasından sonra, bankaların kredi vermede neden tereddüt ettiği buradan da net olarak anlaşılıyor. Maliyetler olduğu yerde sayarken gelir tarafındaki düşüşün özel kuruluşlar için tolerans gösterilecek bir durum olmadığı aşikar. Buradan iki sonuç çıkacak gibi gözüküyor
-
Ekonominin Gücünü Ölçmek...
Büyümeci yaklaşımlar, arzu edilen ekonomik büyüklüğe ulaştıktan sonra refahın peşi sıra geleceğini iddia eder. Fakat, bunun tarihte pek fazla örneği olmadığını, aksine insan hakları, adalet, eğitim, kültür ve sanat, spor ve diğer toplumsal faaliyetleri merkezine alan, “ihtiyaçlarla ihtirasları birbirine karıştırmayan” bir ekonomik modeli uygulayan ülkelerde kalkınmanın sağlandığı ve refah artışının sürdürülebilir hale geldiği gözükmekte.
-
“Hangi Sektör Çabuk, Hangisi Yavaş Toparlanır?”
Dünya tüketiminin yüzde 33'ünü, ithalatın yüzde 17'sini yapan, dünya ekonomisinin yüzde 24'ünü oluşturan bir ülkeden söz ediyoruz. Amerika'nın daha önceki resesyonlardan kurtulma süreçlerine baktığımızda, 1998'den sonra dipten dönüş süresinin uzadığını görüyoruz. Fakat, dünyanın Merkez Bankası gibi davranan Fed'e sahip olan bir ülkenin çok geç olmadan ayağa kalkabileceğini söyleyebilirim. Dün de söyledim: Ben IMF kadar karamsar değilim.
-
"İşi Doğru Yapmak mı, Doğru İşi Yapmak mı?"
Korona virüsü bizlere yönetim ve yönetişim arasındaki farkı gösterdi. Yanlış kurgulanmış bir işi doğru yapmaya çalışmanın fayda vermediği ortaya çıktı. Kurgulanmış tüm iş modelleri artık sorgulanır hale geldi. Kritik karar alıcı seviyede görev alanların, "işi doğru yapmak" değil "doğru işi yapmak" adına iş planı tasarlaması sonucunda dünyanın her yerinden kulakları tırmalayan sesler gelmeye başladı. Elbette kimse koronavirüsünün ortaya çıkacağını tahmin edemezdi. Ancak, koronavirüsünden önce de bıçak sırtında seyrediyorduk.
-
"Fed ne yaparsa yapsın dolar yükselecek gibi..."
Sadece 6-7 ayda euronun dolar karşısında yüzde 5'ten fazla değer kaybı anlamına gelen bu düşüş hareketinin 2018 yılının başında 1.24'ten başladığını belirtmeliyim. Yani 2 yıl önce euro cinsinden satılan malların dolar cinsinden ifadesi yüzde 15 daha yüksekti diyebilirim.
-
“Faiz İnmese Daha İyi Değil Mi?” Diyenlere...
Yılbaşından beri sosyal medya ve televizyondan yaptığım yorumlarda, “en fazla 100 puan lütfen” dedim sürekli. Ancak faiz indirimi yapılmasının daha doğru bir davranış olacağını iddia edenler de vardı.